Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Farketmeksizin yaşamımda uyguladığım bir anektod;
Gönül indirmek gönül yüceliğinin belirtisi gerçi; insan yüceliği ölçüsünde gönül indirmeği bilir. Ama büyüklüğün en şaşmaz ölçüsü, gönül indirmenin sınırını kesinlikle çizebilmesi, o kıl kadar ince yapılır-yapılmaz ayrımını herkesten çok, herkesten iyi, herkesten başka türlü bilmesi değil midir?
Sayfa 86 - Metis YayınlarıKitabı okudu
Feci Ama Ciddi Değil
Birinci Dünya Savaşı’nın ortalarında bir zaman, Alman ve Avusturya ordu karargahları arasında cereyan eden bir telgraflaşmaya dair (muhakkak ki, sonradan uydurulmuş) bir anektod nakledilir. Almanlar, “Bizim cephede durum ciddi, ancak feci değil,” diye bir mesaj gönderir; Avusturyalılar da cevap verir: “Bizim cephedeyse durum feci, ama ciddi değil.”
Reklam
Ana babanın yolunu izlemek çok kolaydır, öğretmenlerinin yolunu izlemek çok kolaydır, toplumun yolunu izlemek çok kolaydır, baş eğmek çok kolaydır - isyan etmek, yalnız kalmak ise çok zordur. Ama ancak bu şekilde gelişirsin. Bitirirken sana küçük bir anektod aktarayım: Bir zamanlar kötü geçen bir hasattan sonra şikayet eden bir çiftçi vardı:
Sayfa 147Kitabı okudu
Ne kadar da doğru bir anektod...
Zayıflar için, haklı olmak bir suçtur...
Sayfa 309 - YKY yayınları 95. BaskıKitabı okudu
hepimizi anlatan bir anektod:
İstemeden varım, istemeden öleceğim. Olduğum şeyle olmadığım şey arasında, hayal ettiğim şeyle hayatın beni yaptığı şey arasında bir boşluğum, birer hiç olan şeylerin ortasındaki soyut ve temel noktayım...
Sayfa 268 - can yayınlarıKitabı okudu
Freud hakkında bir anektod duymuştum. Herhalde bilirsiniz: Üstat puroya çok düşkünmüş ve bir gün birisi ona bu tutkusunun nasıl yorumlanması gerektiğini sormuş. O da yanıt olarak 'Bazen bir puro sadece bir purodur' demiş.
Reklam
Güzel Anektod
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ölümünden dört sene önce, özel bir yasa ile “Atatürk” soyadı verildi. Bu olay Ankara Radyosu’nda sevinçle duyurulurken, sunucu heyecanını bastıramayarak “Atatürk” yerine “Anatürk” der. Elbette bu bir dil sürçmesidir. Ancak bilinir ki Türkiye halkının Mustafa Kemal’i, hem bir baba hem de bir ana olarak algılanacak kadar sevilmektedir.
“Freud hakkında bir anektod duymuştum. Herhalde bilirsiniz:Üstat puroya çok düşkünmüş ve bir gün birisi ona bu tutkusunun nasıl yorumlanması gerektiğini sormuş.O da yanıt olarak’Bazen bir puro sadece bir purodur’demiş.”
Jung ve İslam Dini
Onun İslam dini ile ilgili yapmış olduğu tek kapsamlı yorum yeniden doğuş bağlamında Kehf suresine getirmiş olduğu psiko-mitolojik yorumdur. Jung Kur'an'ın 18,suresini, dönüşüm yöntemini açıklayan tipik sembol grupları için kullanmıştır Jung Kehf/Mağara adını taşıyan sureye büyük bir ustalık ve sempati ile -itiraz edilebilecek noktalar bulunmakla birlikte- yorumlamıştır. Bu yorumlarını 1938 yılında Eranos Konferansı'nda sunmuştur. Jung Kehf suresinde yer alan üç kıssayı birbirinin devamı ve tamamlayıcısı olarak değerlendirilmiştir. Birinci kıssada mağarayı kişinin bilinçdışı olarak kabul etmiş insanın bilinçdışına ulaşması ve bilinç ile bir bağ kurması olarak nitelendirdiği bireyselleşme sürecine benzetmiştir.Bu sürecin sonunda ulaşılan dönüşümü ise yaşam sürelerinin farklı olarak algılanması gibi diğer insanlardan farklı bir boyuta geçilmesi olarak yorumlamıştır Musa-Hızır kıssasını ise bireyselleşme sürecinin daha ayrıntılı anlatımı ve ulaşılan selfin bilinç ötesi boyutunu kusursuz bir şekilde takdir eden sembolik bir anektod olarak sunmuştur. Hızır kıssası ile Zülkarneyn kıssasını karşılıklı birbirini tamamlayan iki sahne gibi değerlendirilmiştir. Diğer kıssalardaki gibi bu kıssadaki süreçlerin ve sembollerin her insanın bilinçdışında bir karşılığının olduğunu ileri sürmüş ve bireysel psikoloji açısından değerlendirilmiştir.
Günde 3 öğün okunup, ezberlenmesi ve hayata geçirilmesi gereken bir anektod;
Ne sebeple olursa olsun hatanızın üzerine kara kara düşünmeyin. Temizlenmenin yolu çamurda yuvarlanmak değildir...
Sayfa 19 - İthaki yayinlarıKitabı okudu
Reklam
Kitaptan gülümseten bir anektod
Garip şairlerinin liseden arkadaşı olan Şinasi Baray o yıllarda Ankara'nın ünlü lokallerinden "Üç Nal"ın sahibidir. Babaannesinin Karağolan'daki konağının eskiden ahır olan bodrumunda açmıştır bu lokali. Melih Cevdet'in aktardığına göre yaman bir sanat yeteneği olan Şinasi, lisede tiyatro dekoru yaparmış ve lokalinin dekorasyonunu da kendisi yapmış. Babaanne açılıştan bir gün önce "Üç Nal"ın düzenlemesini görmeye gelir. Orhan Veli'de oradadır, bir direğe dayanmış içkisini yudumlamaktadır. Kadıncağız direğe bakarak istem dışı mırıldanır: "Eskiden merkebi oraya bağlardık."
Sayfa 68 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
99 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.