Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
320 syf.
·
Puan vermedi
insanı sarıp sarmalayan bir okumaydı. Aşkın ve vücut bütünlüğünün çok başka boyutuna tanık olduk. Bütünlük dedim ya, hangi durumda gerçekten sağlıklıyızdır ya da hangi aşk çıkarsız beklentisizdir? İnsanlar gerçekten birbirlerini fiziken ve ruhen tamamlayabilir mi? Yazar bunu mümkün kılıyor. Parmak izi gibi herbirimizin kalbinde söylenen şarkı başka ve onu duyan sadece bir kişi var diyor ah, çok da güzel söylüyor bunu. Julia, aniden ortadan kaybolan babasını aramaya karar verir ve 40 yıl önce yazılmış ama gönderilmemiş bir mektup bulur. Doğunun küçük bir dağ kasabasına doğru yola çıkar ve geçmişten gelen sıralara orada tanıklık eder. Merakı diri tutarak ve aynı zamanda okuru duygusal bir yolculuğa çıkararak kelimeleri çok güzel işlemiş yazar. Kafamda birkaç soru işareti kalmış olsa da yazarın aktarmaya çalıştığı duygu bana geçti ve çok keyif aldım bu okumadan. Sakin, dingin ve anlaşılır bir anlatımı var. Yani mutlu, yorgun, sıkkın, bunalmış, kafası karışık farketmez her ruh halinde okunabilir bir kurgu. Bu tür kurgusal metinlere ihtiyaç duyuyoruz bazen. Tavsiyemdir dostlar
Her Kalp Kendi Şarkısını Söyler
Her Kalp Kendi Şarkısını SöylerJan-Philipp Sendker · Koridor Yayıncılık · 20132,289 okunma
İnsan her şeye alıştığını zannediyor Ama en ufak bir şeyde bile onu hatırlıyor Ne yüreğinden çıkarabiliyor Ne de başka bir kalbe gidebiliyor Çok sevmenin acısını çekse bile Yüreğinden onu hiç atamıyor Gönülden bağlı kalmaktı bunun adı Yıllar geçsede aynı kalacak biliyor Şimdi Bazen bir şarkının içinde Yazdığı şiirlerin sözlerinde Hep ama hep ona sesleniyor Aşk mı sevgi mi bilmem ama Bambaşka bir duygu besliyor Geçen zamana içini çekip ağlıyor Belkide diyor belkide Şimdi bir yuva kurmuştuk diye hayal ediyor Böyleydi işte aşk Böyleydi işte çok sevmek Hayal ettiriyor ama sonunu getirmiyor Acısını seven çekiyor Derdini bilen biliyor Yinede her şeye rağmen bütün yollar hep ona çıkıyor… (Öner Akça)
Reklam
Günaydın. Çok isteriz ya bazı şeyleri, çok hak ettiğimizi düşünürüz. Hem bunlar öyle büyük arzular yahut hezeyanlar da değildir. Feyyaz Kayacan bir başka kitabında, "Hani dünyalar benim olsa nesi eksilirdi dünyanın?" diye sorar. Biz de bu soruya cevap aramaktayız sevgili okur. Ona buna nasip olan dünyaların zerresi bize niçin nasip
“Sonra bu haraplığa daha başka bir duygu, bir çeşit kurtuluş duygusu karıştı. Bir baskıdan kurtulmuştum. Artık Emine bir daha ölemezdi, hattâ hastalanamazdı da. Orada zihnimin bir köşesinde olduğu gibi kalacaktı. Hayatımda birçok şeyler daha beni korkutabilir, başıma türlü felâketler gelebilirdi. Fakat en müthişi, onu kaybetmek ihtimali ve bunun korkusu artık yoktu.”
#5199mecliste...
Sırf kuduzdan değil saldırma sonucunda da ölen pek çok çocuk, genç, orta yaşlı, yaşlı insan oldu. Yüzlerce insan uzuv kaybı yaşadı. Bakın siz bu haberleri "ay içim kaldırmaz" deyip izlemiyorsunuz diye, yok olmuyor. "Taş atmışlardır, nanik yapmışlardır" gibi sözlerinizle alakası olmayan görüntüler duruyor her yerde. Ama şu
İnsanın kendi kendine acıması da tuhaf bir duygu. Hem de kendime acımaya başlayınca o esnada geçmişten ve gelecekten acınacak başka birçok konu toplanıyor etrafa...
Reklam
İnsanın kendi kendine acıması da tuhaf bir duygu.Hem de kendime acımaya başlayınca o esnada geçmişten ve gelecekten acınacak başka birçok konu toplanıyor etrafa...
"Bunu bir bitiş sayma ne olur. Yaşadığı her şey sürüyor insanda. Ölümden başka bitiş yok. Sen benim duygularımı değil, tenimi değiştirdin. Bir orman uğultusu gibi içimde sü­receksin. Gökyüzü gibi göz göz ışıyacağım ömründe. Ben so­luk aldıkça senin göğsün inip kalkacak. Bir duygu hazinesi olacağım kirpiklerinde. Tanıdığım her insana senden iyilikler katacağım. Orada, diyeceğim, insan yüreğinin yaşayabileceği en yüce duygu, sizin bilmediğiniz incelikler katıyor dünyaya. Ufkun arkasını sen gösterdin bana. Bütün hayatları bilmek is­tiyorum. Hepsi bu..."
Pencereden gördüğümüz gece, dışarıdaki katı gerçekliğin çizgilerini muğlaklaştırır. Karanlıkta hiçbir şey birbirinden kesin sınırlarla ayrılmaz. Siyah ve beyaz ortadan kalkar. Kesin yargılara varamaz insan. Gün ışığında insan tüm cevapları bildiğini ve her şeyi olduğu gibi görebildiğini zanneder. Oysa gökyüzü karardığında, önyargılar yumuşar, suçlamalar çekilir ve duygular ortaya çıkar. Alacakaranlıkta tüm kesinlikler belirsizlikle yer değiştirir. Gece pek çok olasılığı içinde taşır. Bir insanı değerlendirmek tüm sınırlarınızı zorlamanızı ve bakış açınızın geniş olmasını gerektirir. Dışarıdan bakarak bir insanın ufkunun nereye kadar uzandığını ölçebilmenize imkân yoktur. Anlama ve tanıma becerisi, kişisel deneyimle kazanılır. Farklı görme biçimleri, sezgiler ve farkındalık, deneyimi zenginleştiren faktörlerdir. Deneyim bize, dışımızdaki dünyanın, düşünce, tutum, duygu ve ihtiyaçlarımızın yansımasından başka bir şey olmadığını öğretir. Bir başkasının neden belirli bir şekilde davrandığını tam olarak kavrayamasak da onun bir kişiliği ve kendine ait bir anlam dünyası olduğunu biliriz.
Sayfa 25
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.