**Bana daha önemliymiş gibi gelen bir diğer noktada şu:Korku duyduğu güçler karşısında beliren insanda akıl karmaşası ve çaresizliğe bir son verme, bu güçlerle bir ilişkiye girme ve sonuçta onları etkileme gereksiniminin doğanın insansallaştırılmasına yol açtığını sürüyorsunuz.Bu tür bir güdü yapay görünüyor. İlker insanın başka hiç bir seçeneği yoktur, o başka bir biçimde düşünme yeteneğine sahip değildir. Kendi varlığını dış dünyaya yansıtmak ve gözlediği her olayı temelde kendisi gibi olan insanların bir belirtisi saymak onun olayları kavramadaki tek yöntemidir. Ve eğer doğal yatkınlığına bu şekilde kapılıp en büyük gereksinimlerinden birini doyuma ulaştırmayı başarmışsa bu, zaten beklenen bir sonuç değil, aksına dikkate değer bir rastlantıdır.**
Yine böyle bir günde, biraz daha önce, biraz daha sonra, bir şeylerin yolunda gitmediğini, açık konuşacak olursak, yaşamayı bilmediğini, hiç bilmeyeceğini şaşırmadan keşfediyorsun.
Bu gidişle haysiyetimi bütünüyle kaybedeceğim. Hiç birinin beni kurtaramadığını gördüğüm halde, kutsal saydığım bütün değerleri birer birer yok ediyorum. Bu deftere başladığımdan beri, çeşitli maskaralıklarla kendimi kendimi kendi gözümde küçülterek durumu gittikçe bir çıkmazın içine sokuyorum. Bütün hayatım boyunca denediğim ve faydasını görmediğim usullerle, onlara tekrar tekrar başvurarak her gün beynimi biraz daha boşaltıyorum, hafifletiyorum. Bu nedenle, kafatasımı bir duvara çarpınca kırılıp dağılacak cam bir küre gibi hissediyorum..
Akşamlar, Şehrazat, dünyanın her yerine aynı kederle mi iner?
Işık neden canımızdan çekilir bu saatlerde? Ağaçlar neden bir top pıtrağa döner? Kapılar ağırlaşır. Kimse başını kaldırıp da bakmaz gökyüzüne.
İnsan çocukluğundan yeni bir soluk almadan acısına katlanabilir mi?
Kim inandırdı bizi Şehrazat, yaşamanın ölümden büyük olduğuna?
İçine