kitapyorumu
“Düşlenen Ülke”
Merhaba kitapseverler. Uzun zamandır elimde sürünen bu eseri sonunda geçen hafta bitirdim.
Yüzyıl önce Çin’de töre ve geleneklere mahkum
olmuş bir toplum...
Ve bu toplumu sorgulamaya çalışan aynı zamanda mahkum olan bir kızın öyküsü...
Çarpık töre anlayışı , hayalet kavramının oldukça önemsendiği, arabulucuların belirli yaşlara gelen kız
ve erkek çocuklarını evlendirmek için bu işi yapıp
karşılığında para almaları, bu arabuluculuk sonucunda bir sorun yaşanırsa tekrar arabulucuların
çözüm üretmeleri, ölüme bakış açıları ise oldukça
enteresan olan (evlilik yakınken ölüm gerçekleşirse ; diğer dünyada yalnız kalmamak için evliliğim yine de yapılması) ve en üzücü olan ise evlenmeden ölen kızların mezarlarında isimlerinin dahi olmaması....
Bu kadar baskıya rağmen ruhunun özgürlüğünü
arayan ,toplumsal tabuları aşmaya çalışıp ruh ikizini bulmaya çalışan bir genç kızın öyküsü...
Arjantinli bir yazardan bütün karakterlerin Çin
ruhunu yansıttığı bir kitap ...
Enteresan ve akıcı bir işleyiş olmuş. Çok sevemesem de da okumaktan keyif aldım.
Şans vermenizde fayda var.
Akıl hastası genç bir kızın öyküsü… Yazar öyle güzel anlatmış ki; kızın yaşadığı ikili dünya, gördüğü halüsinasyonlar, kendi kendine konuşmaları… Sanki ben yattım o hastahanede, ben yaşadım sanki…
Çok beğendim. Çok farklı..
"İyi ki bu dünyadan geçtin Çehov" diyerek başlamak istiyorum.
Gerçekten edebiyat alanındaki en iyi öykü yazarlarından biri. Çehov'un eserleri her daim güzel geliyor, sıkmıyor, akıyor ve hayatı sorguluyor ve bittabi sorgulatıyor.
Bu kitapta iki öyküsü var: İlki kitaba ismini veren "Nişanlı", diğeri "Edebiyat Öğretmeni"
Öyküler birbiri ile bağlantılı değil lakin ikisinde de bir sorgulama ve eleştiri mevcut her zamanki gibi.
Nişanlı; Nadya isimli bir genç kızın evlilik hazırlıkları sırasında, aile yakınları Aleksandr Timofeyiç'in (namı-ı diğer Saşa'nın ) tabiri caizse kışkırtmalarıyla evlilikten vazgeçip, kendini geliştirmeye yönelmesini ve bağımsız bir birey olmasını anlatıyor.
Edebiyat Öğretmeni ise; lise öğretmeni Nikitin'in evliliği ve sonrasında gelen varoluş sancılarını anlatıyor.
Zamanın Rusya'sını ve günlük hayatını tüm gerçekleri ile anlatan iki okunası öykü.
Keyifli Okumalar!
NişanlıAnton Çehov · Türkiye İş Bankası · 2023714 okunma
Yeni tanıştığım ve sıradışı hayat hikayesiyle de meşhur olan Japon yazar Osamu Dazai’nin kısa klasikler dizisinden çıkan uzun öyküsü Öğrenci Kız’ı bir solukta okuyup bitirdim. Baya merak ettiğim bir yazardı kendisi. Öğrenci Kız’dan çok İnsanlığımı Yitirirken ve Pandora’nın Kutusu kitaplarını alıp okumayı çok istiyordum. Ama arkadaşım benden hızlı
Ulu bir çınarın ömrü verilseydi insanoğluna ya da narin bir kelebeğin, ne değişirdi hakikatte? Değil mi ki arzular ve emeller var, sonunda mutlak bir ölüm var… Mesele, ölmeden önce bulmak, düşmeden evvel olmakta değilse neyde ve nerededir? "Kalbe Düşen Sızı”, Zülâl adındaki genç bir kızın nezdinde salt insanın hikâyesi… Bir tırtıl misali "gaflet” kuyusundan "çırpınış”a, ağır ağır koza örercesine "sabırla bekleyiş”ten "milad”a, kalbe düşen ince bir sızıyla "veda”dan kozayı yırtıp kanatlanırcasına "vuslat” menziline doğru bir uçuşun uzun öyküsü. Bir "arayış” ve "buluş” romanı olan "Kalbe Düşen Sızı”, aramakla bulunmayacağının, fakat bulanların, ancak arayanlar olduğunun latif bir misali.
Her öyküsü birbirinden farklı ve anlamlı akıcı bir öykü kitabıdır. Kitapta geçen bir hikaye beni çok etkiledi yazmak istedim.
İki gencin birbirine sevdalandığından bahsediliyor ama Genç kız şans vermemekten yana çünkü kızın bir kolu yok bu açıdan eşit olmadıklarını anlatmaya çalışır sevdalısı bir türlü ondan vazgçemez önündeki engelli kaldırmak için oda bir kolunu keser sevdiği kadınla eşit olmak için...
DeğirmenSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 202144,6bin okunma
Serra'nın günlük hayatıyla ve etrafındaki olayları öğrenerek başlıyoruz kitaba ve günlük şeklinde yazılması çok hoşuma gitmişti. Serra'nın 15 yaşındaki halinde okuldaki arkadaşlarını, hoşlandığı çocuğu okuyoruz ve karne alarak okul tatile giriyor. Teyzesinin yanına Çeşme'ye gidiyorlar ve kuzeni Sırma ve onun arkadaşlarıyla tanışıyor. Bu yaz tatilinde kuzeninin problemleri,kendi problemleri (anne ve babasının boşanması) ile uğraşır. Cüneyt'e bir şeyler hissettiğini keşfeder. Bu sıralarda rüyalarında bir problem olduğunda Cosby babasına danışır ve biz bu rüyalardan aslında ders çıkarırız. Hepsi aslında bildiğimiz şeylerdir fakat hatırlattığı için güzeldir. Küçük okurlar içinse bir öğretici niteliğinde olduğu için hoşuma gitti bu kısımlar.
Okula tekrar başladığında edebiyat koluna yazılır ve öyküsü yayınlanır (binbir olaydan sonra). Hayatı daha da yoluna girmiştir ve artık 16 yaşındadır.
En sevdiğim kısım Cosby babasının rüyalarında Serra'ya yardım etmesiydi ve edebiyat kulübü başkanı Selin abla ve Özge abisinin hikayesindeki ithafına destek çıkmasıydı rehberlik hocasına karşı.
En sevmediğim kısım biraz da üzüldüğüm kısım babasının gerçekten sorumluluk sahibi olmamasıydı. O kısımlarda gerçekten ben de sinir krizleri geçirdim.
Diğer devam kitaplarını merakla okuyacağım.
Altmışına merdine dayamış yaşlı bir adam ile yirmili yaşlarda olan genç bir kızın ilişkilerini konu alan oldukça kısa bir öykü kitabı. Kızın annesinin "Kızım elinden gelen her işi yapar, yeter ki günlük duşunu alması, aklanıp paklanması için ona kısa bir süre tanınsın.” cümlesinde kendine bir kapı aralandığını fark eden zengin yaşlı adam, gençlik günlerinde yaşadığı heyecanları tekrar yaşamak arzusu ile bu genç kızla bir gönül ilişkisine girer. Buluşur, yenilir içilir, sevişmeler ve kıskançlıklar olur ve yaşlı adam kendini bu ilişkiye kaptırır , ama kalbi, hem sağlık hem de manevi olarak fazla dayanmaz ve olayın akışını kıza karşılıksız bir yardım güdüsü ile değiştirmeye çalışır.
Bir anda iyilik meleğine dönüşür. Ben açıkçası adam da iyi bir yüreklilik göremedim. İyi yüreklilik; yaşına göre hareket edip baştan kıza yardım etmesi ile olabilirdi. Pişmanlık duymak da bir erdemdir diyelim ve bazı dersler çıkarılacağı umudu ile okunmasını tavsiye edelim.
Etkileyici bir başarı hikayesiyle karşınızdayım bu kez.Hikaye yazarın otobiyografi romanı olmakla birlikte,"Hayatımı anlatsam kitap olurdu" sözüne tıpa tıp uyan bir eser olması sebebiyle farkındalık yaratan bir yaşam öyküsü olduğunu düşünüyorum.
Mormon(Tarikat) öğretilerine eksiksiz uyarak hayatına devam eden, ailesini etkisi altına
Tanguy Viel, yeni dönem Fransa edebiyatının özgün kalemlerinden. Telekız ise, baba ile kızının karşıtlığı üzerine kurulmuş, devlet hiyerarşisinin içindeki pisliği gözler önüne seren, bilinç akışının iç içe girdiği, patriyarkal düşüncenin genç bir kız ve boksör babasını ne hale getirdiğini gösteren bir roman.
Tanguy Viel, bu romanında sıradan
Kitap ince diye eline alıp okuyan niteliksiz okurlar yüzünden kitabın puanı düşük çıkmış olmasına bakmayın. Yaşlılık ve yaşlılarla gençler arasındaki ilişkilere dair derin felsefi sorgulamaları ele alan güzel bir kitapla karşı karşıyayız. Biraz
Benim Hüzünlü Orospularım tadında bir eser.
İş bulması için yardımcı olduğu genç bir hanımefendiyle gönül ilişkisine başlayan yaşlı adamımız bunu devam ettirebilecek güce sahip olup olmadığını sorgular. Bir yandan da kızı eğitmeye çalışıp ahlak dersi verirken kendisinin yaptıklarını düşünmeden tutarsız bir tutum içine girer. Zaten öyle değil midir? Hep başkasında aramaz mıyız ideal ahlak kriterlerini?
En son artık yaşlılıkla ilgili bir kitap yazma girişiminde bulunur. Bu kitabı görünce yazarın bir diğer kitabı olan
Yaşlılık geldi hemen aklıma. Acaba yaşlı adamımız yazarın kendisinden izler mi taşımaktadır?
Fuat Sevimay'ın akıcı ve tadına doyulmaz çevirisiyle..