Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir ömür ağrıma gitse de dünyadan oluşmuş harfler Yarım dalgın ve kusurlu geldim ben buraya Günde beş defa hiçbir şey yapmamaktansa Kalıp sana baktım Kalıp sana bakmak oldu dünya Baharatları tek tek Zamanın bizi nasıl terlettiğini tane tane Dünyaya inanmış bir yüzü üzgün üzgün anlattım sana Dedim belki de bir yere üzgün üzgün bakmaktır
Günler bak nasıl geçiyor bir bir Geriye dönmek mümkün değil Söyle kaç günlük ömrümüz kaldı Kaç gün kaldı belli değil Üzüntüyü bırak Sen yaşamaya bak •Gönül Turgut
Reklam
Bir hüzünlük ömrün kaldı, yaşa nasıl istersen; Sen tenden soyundun; -ten, o kirli tennuren! Çırılçıplak bir semâ' olacak tâ Arş'a kadar; Güller yıkadı seni ve beyaz lâleler kefen...
Teslimiyetin, her girişiminden önce oraya varıyordu ve seni beklediğine inandığın 'hayırlar, sen daha kapıyı çalmadan orada hazır bekliyorlardı. Sanki başarısızlık kehanetini doğrulamak ve kendi kendine bulamayacağına dair verdiğin sözü onurlandırmak için boyun eğdin." "Hangi söz?" diye kekeledim. Korkunç varsayımlarım arasından açılan bir delikten küçücük bir ışığın süzüldüğünü gördüm; bir alçakgönüllülük ve böylece bir anlama parıltısı, bana mazeretlerimin uzun öyküsünün anlamsızlığını hissettirdi. Dreamer, "Başarmak için her yolu denediğin inancıyla, karşıma yenik gelmeye dair kendine verdiğin söz," dedi. Asla unutmayacağım o sözleri söylemeden önce bir parça suskun kaldı. "O adama inanmak. Dünyanın sesine körü körüne inancının bir parçasıdır. Onun ifadesini kabul ettiğin andan itibaren, artık başarmak için değil, yenilgini haklı göstermek için çalıştın. İşte senin yaşam öykün... yenilginin kehaneti."
"Sen neden yazıp da, bize dünyanın bütün sırlarını anlatmıyorsun Zorba?""Neden mi? Çünkü ben, senin dediğin o bütün sırları yaşıyordum, yazmaya vaktim yok da ondan. Bazen dünya, bazen kadın, bazen şarap bazen santur... Onun için, şu saçmalar yumurtlayan kalemi ele alacak zamanım yok. Böylece de dünya, kağıt farelerinin ellerine kaldı; sırları yaşayanların vakti yok; vakti olanlar ise sırları yaşayamıyorlar.” Zorba’nın cesaretsiz dediği bu kalemşörler olmasaydı, acaba biz bugün Zorba’yı ve onun gibi daha nice kahramanları nereden bilecektik! Bir gün de Zorba Patron’a kazık bir soru sorar; “Sen bir bavul dolusu sayfa okumuş olmalısın, belki bilirsin…Dünyaya özgürlüğün gelmesi için bu kadar çok cinayet ve alçaklık gerekli mi?” Patron bu soruya yanıt vermekte zorlanır fakat aklından geçenlere engel olamaz. “Tanrı dediğiniz şey yoktur, ya da Tanrı cinayetlerle alçaklıkları seviyor da ondan , ya da bizim cinayet ve alçaklık dediklerimiz, savaş ve dünya özgürlüğü için gereklidir… fakat aklından geçirdiklerini Zorba’ya söyleyemez ve başka bir açıklama yolu bularak şunları söyler; Gübre ve pislikten bir çiçek nasıl filizlenip beslenir? Varsay ki Zorba, insan gübre, özgürlük de çiçektir… Zorba yumruğunu masaya vurup , “iyi ama” der, “ya tohum?” Bir çiçeğin bitmesi için tohum gerekli. Bizim pis içimize, böyle bir tohumu kim koydu? Bu tohum niçin iyilik ve namusla beslenip çiçek açmasın? Ve kanla pislik istesin?”
"hadi kızım, gel babana." diyerek kızına doğru ellerini hevesle açıp kapattı Ali. "Zorlama lan kızı." dedi yusuf. O da ileri eğilip Gökçen'e doğru kollarını uzattı. "Yusuf amcasına gelecek ilk Gökçen kızım." Ali yanına tüneyen Yusuf'a ters bir bakış attı. "Ne diye sana geliyor lan? Babası
Reklam
Bu aklı fikr ile Mevlâ bulunmaz..
Yârab bu ne derttir derman bulunmaz Ya bu ne yaradır zahmı belirmez Benim garip gönlüm aşktan usanmaz Varır aşka düşer hiç bana dönmez Döner gönlüm bana öğüt verir çok Âşık olan gönül aşktan usanmaz
Sayfa 225
Sahaflar Çarşısının Târihçesi, Çarşı Esnafı ve Sahaflık
youtu.be/TW3RUcX2V_4?si=... Sonra bütün dünyânın her tarafından buraya adamlar geliyor. Buraya gelmeden, Türkiye ile ilgili bir çalışma yapmaya imkân ve ihtimal yok. Herhangi bir kütüphâneye benzemez burası. Açdım, yazma kitaplar çıkardım, Celal Bayar'a. Bunu münâsipse koy, çirkin bir hâdise, anlamayan için. Belki
Muzaffer Özak - Sahaflar Çarşısının Târihçesi, Çarşı Esnafı ve Sahaflık
youtu.be/TW3RUcX2V_4?si=... Kitapçılığa nasıl başladınız? Fakîrlik yüzünden mektebden çıkmışdım, bir yerde yevmiyeli çalışıyordum. Çalışdığım yerde, küçük yaşda bir çocuğun taşıyamayacağı kadar ağır yükler taşıttıkları için kasığım çatladı, fıtık oldum. İş yeri sahibi, beni işden çıkardı. Başka bir işe girdim, gündüzleri
"Serin bir sonbahar akşamı, odanın kilidi yemek masasında kaldı. Eğer sen değilsen yalancı, kelebeğin kanatlarını kapıya kim kıstırdı?"
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.