Hiçbir şey güzel bir melodiden daha tehlikeli değildir!
— Ah! dedi rahip, genç kız acı bana. Kendini bahtsız sanıyorsun. Ne yazık! Ne yazık! Bahtsızlığın ne olduğunu bilmiyorsun. Ah! Bir kadını sevip rahip olmak, nefret edilmek! Onu ruhunun tüm coşkularıyla sevmek, en ufak bir gülümsemesi için kanını, canını, namını, ahiret mutluluğunu, ölümsüzlüğü ve sonsuzluğu, bu dünyayı ve öbür dünyayı feda
Reklam
Ah şu işe bak! dedi. Evlenecekmiyiz ki?
Benzi solan Çingene kızı başını kederle göğsüne bıraktı. -·Güzel aşkım, diye devam etti Phoebus şefkatli bir ses tonuyla, bu çılgınlıklar da neyin nesi? Evlenmek çok mu önemli? Birbirimizi sevmek için papazın kilisesine gidip La­tince yeminler etmemiz mi gerekiyor? Böyle tatlı bir ses to­nuyla konuşurken Çingene kızına iyice sokuluyor, okşayıcı elleri o incecik, yumuşak beli yeniden sarıyor , gözleri giderek daha da parlıyordu; her şey Mösyö Phoebus'un, Jüpiter' in iyi yürekli Homer'i bir bulut uyardıma çağırmak zorunda bırak­tığı o budalalıkları yapmaya hazır olduğunu gösteriyordu.
Hoşlandığınız bir kişiyle bir ilişkiye girdiğinizde genellikle bu kişiden neden hoşlandığınız konusunda gerekçeler bulmaya çalışırsınız. Sadece görmek istediğinizi görür ve o kişiyle ilgili hoşlanmadığınız şeyleri yadsırsınız. Sonra da varsayımlarda bulunursunuz. Bu varsayımlardan biri şudur:" Sevgimle bu kişiyi değiştirebilirim." Ama bu doğru değildir. Sevginiz hiç kimseyi değiştiremez. Eğer biri değişiyorsa değişmeyi seçtiği içindir, sizin onu değiştirebilme gücünüzden değil. Bir süre sonra ikiniz arasında bir şey olur ve incinirsiniz. Birdenbire daha önce görmek istemediğiniz şeyleri görmeye başlarsınız. Üstelik şimdi de duygusal zehriniz gördüğünüz şeyi devasa boyutlara getirmiştir. Şimdi de duygusal acınızın nedeni olarak o kişiyi suçlarsınız.
Ama gençlikten daha dik kafalı bir şey var mı- tecrübesizlikten daha kör bir şey?
Sayfa 335Kitabı okudu
Ama hayat böyleydi işte; kendi koşulları, buyrukları vardı. Bize fikrimizi pek sormaz, bildiğini okurdu. Eski halimin kalın kafasına sokması gereken şuydu: Bu zombiler sofrasında istediğimiz hiçbir şey istediğimiz gibi olmazdı. Daha da trajiği, zaten zamanla istediğimiz bir şey de kalmazdı. Eğer tutunacak sağlam bir dalımız yoksa, dünya, bizi kırpan, güden, yola getiren; ümitsiz, isteksiz, sefil meczuplara dönüştüren, heves kırıcı bir yerdi. Hayat öldürürdü. Zaten yaşamanın nihai amacı da ölmek değil miydi?
Reklam
1.000 öğeden 971 ile 980 arasındakiler gösteriliyor.