Beyin "Kestirim" Cihazıymış. Sondaki kural çok doğru
Aslında beyin, bir “kestirim” cihazıdır. Genişlemiş “zaman algısı” da bu işteki ustalığımızın temelinde yer alır. Beynimiz genel rutininde az sonra olabilecek olası durumları tahmin eder, sayısız benzeşimler (simülasyonlar) yapar, en uygun davranışları seçer ve sonuçtaki durum beklentilerimize uygunsa bizi (bilincimizi) hiç uyandırmadan hayatımıza devam edebilmemizi sağlar. O yüzden kişisel gelişimi ve beyin geliştirmeyi amaçlayan birçok öğretide “Yaptığınız işi/yaşadığınız yeri değiştirin, eve giderken farklı yollar deneyin, dişinizi bazen diğer elinizle fırçalayın...” gibi basit taktikler verilir. Bunlar çeşitli düzeylerde işe de yarar. Zira beyni şaşırttığımız zaman beyin ayılır ve “Bir dakika, burada bir sorun var!” diyerek bilinçli çözüm moduna geçer. Fakat hiçbir sürpriz yoksa o da otomatik pilotta kalıp asgarî enerjiyle çalışmaya devam eder. Enerji tasarrufu kulağa hoş gelse de uzun vadede beynimizin birçok yeteneğini kaybetmesini ve bunamalara kadar giden olumsuz durumların ortaya çıkmasını kolaylaştıracak bir vasat da onunla beraber kendiliğinden oluşmuş olur. Bu sayfalarda anlatacağımız bütün fabrika ayarlarımız için de geçerli olan temel bir kuralı burada da tekrarlayalım: Meydan okuma ve zorluklar bizi geliştirir; rutin ve basmakalıp işler ise adeta öldürür...
Geniş bir çerçeveden, kuş bakışı bakıldığında ve sadece en önemli özellikleri çıkarılıp alınacak olursa, her insanın hayatı aslında her zaman bir tragedyadır; ama eğer tafsila­tıyla ele alınacak olursa bir güldürü karakterine sahip olduğu görülür. Çünkü günün işleri ve sıkıntıları, anın amansız alayları, haftanın umutları ve korkuları, her saatin kazaları, bütün bunlar her zaman muzır bir oyun veya düzen peşin­deki tesadüfe bağlı olarak meydana gelir ve bir güldürünün sahnelerinden başka bir şey değildir. Asla yerine gelmeyen istekler, akamete uğramış çabalar, talihin acımasızca suya düşürdüğü umutlar, bütün hayatın talihsiz hataları, artan ıstırap ve sondaki ölümle bize her zaman bir tragedya sunar. Dolayısıyla sanki kader varoluşumuzun sefaletiyle fazladan alay etmek istermiş gibi hayatımız tragedyanın bütün kederlerini ister istemez içinde barındınyor, ne var ki biz tragedya karakterlerinin vakarını bile sergilemekte aciz kalıyor, bunun yerine hayatın geniş tafsilatı içinde bir güldürünün aptal karakterleri olmaktan kurtulamıyoruz...
Sayfa 43 - Say Yayınları - Çeviren: Ahmet Aydoğan - I. Baskı: 2014 •Felsefe Nedir?Kitabı okudu
Reklam
“Matthew, sana bir sır vereceğim. Bence gerçek kahraman diye bir şey yok. Sadece hayatta kalmaya içgüdülerini, inanılmaz derecede gözüpek şeyler yapabilecek kadar uzun süre gözardı edenler kahramandır.”
Hayatımız temel olarak dörde ayrılır: 12-25 arası, 40-55 arası ve 55 sonrası. İyi bir yaşam için, her bir dönemde tamamlamamız gereken bazı işler, edinmemiz gereken bazı alışkanlıklar vardır. Bunlar verimli, güzel bir ömür sürmenin anahtarlarıdır.
İlber Hocaya göre hayatın dönemleri;
Hayatımız temel olarak dörde ayrılır: 12-25 yaşları arası, 25-40 yaşları arası, 40-55 arası ve nihayet şimdi benimde bir süredir yaşadığım dönem, yani 55 sonrası.
Sayfa 14 - Kronik KitapKitabı okudu
Hayallerini gerçekleştirip mutlu olmak istiyorsan 'sonrayı' bekleme, düşünce biçimini şimdi değiştir. Önüne çıkan fırsatlara ve insanlara kucak aç. Hayat şimdiki anların toplamıdır. Boşa harcadığın her saniye, ziyan olmuş bir andır ve asla sana geri gelmeyecektir.
Reklam
1.000 öğeden 411 ile 420 arasındakiler gösteriliyor.