Hayatımda okuduğum ilk Cengiz Aytmatov eseriydi. Bundan sonraki kitaplarını da okuyacağım. Dilli inanılmaz keyifli ve akıcıydı.
Eserde Hüznü iliklerime kadar hissettiğim, çoğunlukla gözyaşlarımı tutamadığım hatta empati kurmaya cesaret dahi edemediğim bu muhteşem eserde; üç oğlu ve kocasını askere gönderen Tolgonay'ın acı dolu hayat hikayesi anlatılıyor.
Cengiz Aytmatov, savaş dönemindeki süreçte arkada kalan kadınların göstermiş olduğu cesareti, emeği, fedakarlığı yaşadıkları sefaleti, yokluğu, sevdiklerini kaybetme korkusunu tüm bu zor süreci o kadar gerçekçi, sımsıcak ve akıcı bir üslupla anlatıyor ki adeta bizleri bozkırın ortasındaki Kırgız köyüne misafir ediyor.
Tolgonay'ın toprak ile olan dertleşmesi ve toprağın kendisine göre cevaplar vermesi çok etkileyiciydi. Savaşın karanlık yüzünü görme fırsattınü bir kez daha gördüm.
Bir çırpıda okuyabileceğiniz harika bir eser. Kesinlikle kaçırmayın derim
Söyle bana Toprak Ana, gerçeği söyle: insanlar savaşmadan yaşayamazlar mı?
+ "Kasım artık hiç gelmeyecek değil mi? Hiç gelmeyecek? "
- "Evet kızım hiç gelmeyecek, dedim."
Bir insanın kaderi dağdaki patika gibidir. bazen çıkar, bazen iner, bazen de dibi
görünmeyen bir uçurumun başına gelip durur. İnsan tek başına böyle bir yolda ilerleyemez, ama birleşenler, birbirine omuz verenler her engeli aşarlar... Bizim alt üst olan hayatımız için de aynı şeyi söyleyebiliriz...