Halil Cibran bu kitabında diğerlerine nazaran daha farklı bir eser yazmış. 35 tane mesel bulunuyor kitapta. Her birinde de toplumda tüm maskelerinden sıyrılıp kendi olarak var olmak isteyen bir insanın düşüncelerine tanıklık ediyoruz. Bu insan kimi meselde bir nar oluyor kimi meselde ise bir tilki oluyor.
En çok beğendiğim ise Nar isimli mesel oldu. Yazarın, hayatında kullandığı bütün maskelerini çıkarıp da öz benliğini bulma çabası ise gerçekte nasıl bir hayat yaşadığı hakkında bizlere bilgi veriyor.
Çok açık ki insan hayatta bazen yalnızca anlaşılmak istiyor; kimseden hiçbir soru, hiçbir yorum, hiçbir eleştiri beklemeden sadece anlaşılmak... Sanıyorum ki yazar da mesellerinde bu ihtiyacını dile getirmek istemiş. Keyifli okumalar dilerim.
Alıntı:
“Daha ne olduğumuzu bile bilmezken ne olacağımızı tartışmanın ne anlamı var?”
MeczupHalil Cibran · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202117,8bin okunma
Türkiye'nin aylık periyotta yayınlanan ilk Uzay Bilimleri ve Astronomi dergisi olan All About Space, öncelikle kozmolojik olaylara, astronomik ipuçlarına ve astronomik keşiflere odaklanan popüler bir bilim dergisi. Dergi, çarpıcı görüntüler ile her yaştan okuyucuya bilgi ve ilham vermek için Güneş Sistemi'nden muhteşem bir yolculuğa
Tarih, felsefe ve fantastik üçlüsünün harmanlandığı bir kitap olmuş. Fantastik bazı kısımları bilinçaltıma nasıl işlediyse okumaya başladığım gün rüyamda kitapla benzerlik gösteren rüyalar görmüştüm. Aslında okurken de hangisi düş hangisi gerçek ayırt edemiyorsun.
Rüya-gerçeklik ilişkisi üzerine yoğunlaşılmış.
René Descartes "Düşünüyorum öyleyse varım" felsefesi ele alınıyor. Bunların hepsini Osmanlı dönemi ve günümüz ile karıştırarak bize sunuyor. Tarihi kişilikleri gerçeğe yakın karakterle bir arada işliyor.
Kafamda milyon tane soru canlanıyor okurken;
-Sahi biz düşündüğümüz için mi vardır her şey?
-Yaşadığımız hayat gerçek mi yoksa hepsi birer düşten mi ibaret?
-Düşünüyorum öyleyse kimim? vs vs.
Bu soruların cevaplarını bulmak en azından seni tatmin edecek cevaplara ulaşmak seninle zihnin arasında var oluyor. Neyi ne kadar bilmek, öğrenmek ve düşünmek istersen.
İlk başta sürekli sözlük kullanmamızı gerektirecek eski sözcükler kullanılsada korkmayın öyle ilerlemeyecek sonrasıda dili gayet akıcı ve anlaşılır.
Farklı bir bölüme geçtiğinde daldan dala atlıyor izlenimi yaratabilir ama okudukça önceki olay örgüsüyle birleşiyor her şey.
Akademik tarzda olmayan tarihi roman olayına hiçbir zaman sıcak bakmazdım aslında ama
Nefsini bilen Rabbini bilir. Kendini öyle bilir ki bütün âlemin esrarı o insanda bulunur. Kayısı çekirdeğini toprağa atarsanız topraktan kayısı çıkar. Karpuzun çekirdeğin toprağı atarsınız karpuz çıkar. Karpuz çekirdeğini elime alsam, tırnak kadar bir şey. 'Vallahi bunda on tane karpuz var' desem, 'on karpuz bir çekirdeğe nasıl sığar?' diye akla bir soru gelebilir.
Aslında on karpuz değil yüzlerce karpuz bir çekirdekten meydana gelir.
Şu halde insan yaratılırken onun özüne, bütün yaratılmışları idrak edebilecek bir kabiliyet konmuştur."Mükevvenât" denilen bütün yaratılmışların bulunduğu âlem, büyük bir âlemdir. (Âlem-i Kebir)
İnsan ise öylesi bir âlem içinde tek bir çekirdek gibidir. Bu yönüyle insan, küçük bir âlemdir.(Âlem-i Sağir) İnsan, öyle küçük bir alemdir ki, bütün mükevvanatın büyüklüğünü o küçük âlemde hisseder. Aylar, Güneşler, Galaksiler hepsi insanın anlayışında, ilminde ve yaratılışında vardır.
2022 KPSS sınavında soruların bir kısmının Yediiklim Yayınevi’nin bir deneme sınavında yer aldığı iddia edildi. “Ben de kim ulan* bu ÖSYM?” deyip araştırmaya başladım.
ÖSYM nedir?
ÖSYM, namı diğer Ölçme Seçme ve Yerleştirme Merkezi… Milyonlarca öğrencinin bedduasını aldığı kendi içinde özel bütçeli devlet kurumu. İlk olarak 1974 yılında
Bugün Yediiklim yayınevine ait , soruları tutturduk tarzı paylaşımlara denk geldim. Başta her sene olduğu gibi reklam kokan hareket deyip geçtim. Lakin Yayınevine ait denemedeki soruların yanlış şıklarına kadar her şeyiyle KPSS’deki soruların birebir aynısı olduğu ortaya çıktı. Tabii hocalar, Yediiklim ısrarla tutturduk diyor, daha ziyade ÖSYM tutturmuş(!). Büyük bir aymazlıkla, noktasından virgülüne kadar, şıklarıyla beraber aynı sorular sorulmuş. Ne olacak şimdi bu insanların emeği? Kim verecek bunun hesabını? Yoksa yine tüm yüzsüzlükleriyle, “zaten bu halk görmezden gelmeye alıştı, emeğinin çalınmasına, hakkının yenmesine alıştı, 3 gün konuşur susarlar” mı denilecek? Ya da bu insanlar susacak mı yine?
Acı bir gerçeği içine biraz mizah katarak ironik bir dille yazışımı Mehmet Barlas da anlamazsa ne yapmam lazım acaba?.. Kalemi kırıp yazmayı bırakmam mı?..
İletişimdeki teknolojinin ilerlemesiyle bizdeki gazeteciliğin gerileyişini yan yana anlatırken, aslında çok acı eleştirmiştim kendimizi, Erdal Şafak’ın “Artık 3 G, yani Üçüncü Kuşak teknoloji
Ve o gece, bütün zihnimi zorlayan bir karşılaşma oldu. Benim, görmeyi ve konuşmayı aklıma getirmek istemediğim iki insan nişan törenine katıldılar. İki hüzünlü insan. Kırık kemiklerle dolaşıyormuş gibi gözleri yerde yürüyen iki insan. Kayra’nın annesi ile babası... Çok zordu. Ellerini sıkmak. Gözlerine bakmak. Gözyaşlarına hâkim olmak. Her şey... İzmir’de yaşıyorlardı.
Ve döndüğümden beri konuşmamıştım onlarla. Birçok kez aramayı düşünmüştüm. Ama söyleyecek tek bir kelime, anlatacak tek bir hikâye bile gelmemişti aklıma. Yaralarla oynamayı becerememiştim zaten hiçbir zaman. Kimsenin kanayan dizine üşemedim bugüne kadar. Yaşlanmışlardı. Bir Kayra kadar hayat gitmişti ruhlarından. Tek bir soru sordu babası. Sadece bir
tane. Yanıma geldi. Elini omzuma attı. Kulağıma eğildi. Beni öldürmesini isterdim. Hiçbir şey o yaşlı gözler kadar acı veremezdi ne bu hayatta, ne de diğerinde! Tek bir soru.
“Hayatta mı?”
Kitap Söyleşi türüdür. İlber Ortaylı|Yener Bilgici
Sekiz bölümden oluşmaktadır. Anlayacağınız gibi soru ve cevaplardan oluşmuştur.
“Herkes kendi talihinin mimarıdır.”
Kitabı almadan önce incelemelerine bir göz gezdirdim ve alınmayacak bir kitap olduğuna dilinin ağır olduğuna ve İlber Ortaylı’nın sürekli kendini öveceğine dair bir izlenim
“İçimizde milyarlarca uyuyan düşünce kutucuğu olduğunu farz edin; sorduğunuz soru karşısanda o milyarlarca kutudan sadece ilgili olanın açıldığını ve bu bir yanıtla birlikte yanında birkaç tane de soru getirdiğini düşünün.”
Bazı çocuk kitapları vardır ki; özgürlüğü, dostluğu, mücadeleyi, hiç kimsenin baskısı altında ezilmeden, toplumun belirlediği kalıplara girmeden yaşayabilmeyi anlatır. Bazı çocuk kitapları vardır ki; sürüden ayrı gidebilmeyi, herkes gibi olmamayı ve farklı düşünebilmeyi anlatır. Bazı çocuk kitapları vardır ki; yetişkin bile olsak arkamızı dönüp
12 Eylül’ün hemen sonrasında standard bir eğitim almış bir kuşaktanım. Gerçi bizden sonra müfredat çok daha kötüledi. Aldığım eğitimde bir Halikarnas Balıkçısı ya da bir Azra Erhat tadında bu topraklarının halklarının tarihini öğrenmek gibi bir hedef nadiren güdüldü. İşte bundandır Bizans Tarihi bilmiyor oluşumuz. Müfredat bizi Tarkan-Malkoçoğlu
Bu bölüme aşağıdaki sorulara yanıt vererek başlayalım. Kısa sürede yanıt bekleniyor:
1) Türkçe’de birinci harfi ‘k’ olan sözcüklerin sayısı mı daha fazladır yoksa üçüncü harfi ‘k’ olan sözcüklerin sayısı mı?
2) 8x7x6x5x4x3x2x1 çarpımının sonucu aşağı-yukarı kaçtır? (Unutmayalım: Hemen yanıt verilmesi bekleniyordu ve burada zeka ölçülmüyor. Rahat