Şimdi bir peygamber gelse de bir ayet okusa bin tane de dinlemek, bir doğruyu söylese "Öyle değil aslı budur," diyenleri işitmek, bir şifalı içecek sunsa birden içine birisinin zencefil de ilave edip "Böylesi daha faydalı," dediğini dünya gözüyle görmek, duymak zorunda. Peygamberliğin bittiği yerde ne başlar? Hiçbir şeyin yetmediği insana kitap yeter mi? Şimdi gelse bir peygamber, o daha ağzını açarken birisi tükürük elde etek belde devrin en hikmetli ve güven dolu sözünü söyleyiverir, bu günün soru soran insanının sorusunu, şu hikmetli sorusunu sorar: "Ne diyorsun sen, kime göre, neye göre?" Ya, peygamberliğin de zamanı var, öyle firavunun yılana çevirdiği asa ile cebelleşirsin de bütün bir geçmişin ve kainatın, Harun'un diline, Davud'un sesine, Eyüp'ün kabuklarına, Yakup'un gözyaşlarının içine baka baka "Kime göre?" diyen devir canlısına ne diyebilirsin?