Bazı paranoyaklar , devrilmekten çok korkan, bu yüzden de halklarını polisiye önlemlerle denetleyen, siyasal programlarına karşı çıktıklarından kuşku duyduğu herkesi hapishanelere yollayan, kendisine komplo kurdukları korkusuyla çevresindekileri ölüme gönderen ve sonunda insanlarda onu devirmek isteği uyandıran diktatörlere benzerler. Bu tür diktatörler gerçek bir komployu ortaya çıkarınca da,terör estirmekte kendilerini haklı bulurlar ve şiddeti artırırlar.
Diktatör örneği rastgele seçilmemiştir: bunlar çoğunlukla, narsist özellikler gösteren paranoyak kisiliklerdir..
Halk kitlelerinin aklının geliştirilmesi, onların iradelerinin ve kalplerinin eğitilmesi, asıl nüfusun milyonlarının aydınlanması üzerine hiç kimse biraz dahi olsun düşünmemiştir. Çoğunlukla hiç kimse halkların manevi hayatlarının iyileştirilmesine önem vermemiştir.
her neye merak salarsa bütün dünyayı unuturcasina yalnız ona verirdi kendisini, onunla uğraşırdı. bir şeyi ister de onu elde etmesine bir engel çıkarsa istediği ne kadar küçük olursa olsun ele geçirmek için çok büyük özverilerden çekinmezdi. hatta ufak bir isteğine kavuşamayınca günlerce hastalanır, geceleri gizli gizli ağlardı.
“Yirmi dört saat içinde Chigago’dan da ilk vaka haberi geldi. Aynı gün, Chigado’dan sonra dünyanın en kalabalık şehri olan Londra’dan da aynı haber duyuldu. Orada da iki haftadır salgınla mücadele ediliyormuş, yani salgının Londra’da da görüldüğünü dünyanın geri kalanından gizliyorlarmış.”
"Çıplak ayaklarımın altında taşlar yamrı yumru ve soğuktu. Kumsaldaki siyah ayakkabıları özlemle düşündüm. Bir dalga bir el gibi geri çekildi, sonra ilerleyip ayağıma dokundu.
Islaklık denizin tabanından, kör beyaz balıkların kendi ışıklarıyla o kutup soğuğu içinde dolaştıkları yerlerden geliyor gibiydi. Orada köpekbalığı dişlerinin ve balinaların kulak kemiklerinin mezar taşları gibi etrafa saçılmış durduklarını görür gibiydim. Sanki deniz benim yerime karar verebilecekmiş gibi bekledim.
Beyaz köpüklü ağzıyla ikinci bir dalga ayaklarımın üzerine yığıldı. Soğuk, ölümcül bir sancıyla kavradı bileklerimi.
Bedenim böyle bir ölümden korkakça irkildi."
Bir kere nota bilirdi. Şehir mektebini okumuş, bitirmişti; sonra içliydi... Sanırdın ki, klarneti çalarken, havayı ciğerlerinden değil, doğrudan doğruya yüreğinden veriyor.