7/10
Başlarda beni içine pek çekemese de, biraz sabrettikten sonra sevdiğim bir kitap oldu. İlk 150-200 sayfası biraz giriş gibiydi, tabii yeni bir fantastik evrene giriş yaparken öyle pat diye hikayeye girilemiyor ama nedense ilk sayfalarda bile heyecanlı olaylar olsa bile -belki sorun cidden bendedir- beni kendine zor çekti. Ayrıca yazarın dipnotları bazen inanılmaz uzun olmuştu ve belli bir sayfadan sonra onları takip etmeyi bıraktım. Evet, dipnotlar da hikayeye dair güzel ayrıntılar içeriyordu. Ama sanki o kısımlar olaylara yedirilemediği için ayrıca yazılmış ve önümüze pat diye konulmuş gibiydi. Kitaba tamamen ısınamamamın son sebebi de hiç sevilesi karakter olmamasıydı. En azından benim için. Karakterlerle aramda bir bağ kuramadım ve sanki hepsi gelip geçici gibi hissettirdi. Zaten her karakter birbirinden ukalaydı. Rekabet içinde olmadıkları zamanlarda bile bu huylarından pek vazgeçmediler.
Şimdi gelelim kitabı sevmemin nedenlerine;
200'üncü sayfadan sonra elinizden zar zor bırakabiliyorsunuz. Olaylar ardı ardına geliyor ve her şey çok sürükleyici. Karakterler arasındaki o bitmek bilmeyen rekabeti çoğu yerde soluksuz okudum. Mekan, insanlar,olaylar, hepsi çok acımasız. Herkesin gözü kendi hedefinde ve bu yolda gözünü bile kırpmadan kanlı bir yolda ilerliyorlar.
Her olaydan sonra, acaba şimdi ne olacak? demekten kendimi alamadım. Karakterleri ister sevin ister sevmeyin, kitabı bitiriyorsunuz.
Bence okunmaya değer, vaktim olursa ikinci kitabı da okumayı düşünüyorum.