Başlarken kitap hakkında hiçbir fikrim yoktu. Yalnız isminden ve kitap kapağından etkilendim. Çoğu zaman görüntünün cazibesine kapılıp, önümüzü göremez tökezler ve düşeriz. Düştüm ama kitabın girdabına düştüm.
Ne güzel bir kitap ismi değil mi, Küçük Çiçek. Adını aldığı harika parça, Petite Fleurla tanıştırdığı için ve uzun bir paragraftan oluşan dolu dolu kısacık romanı için Losi Havilio’ya teşekkürü bir borç bilirim.
Kitabın içeriğinden bahsetmek büyüsünü kaçırabilir ama ne hissettirdiğini açıklamam gerekerise bir sinema filminde hissettim kendimi.
Büyükçe bir salonun içinde; tutku, ihtiras, cinayet, aldatma, başkalaşım, mistisizm, kin, hırs, sevgi, şefkat, korku… her şey vardı. Adeta şamdanlar, çatallar, bıçaklar, çiçekler, kitaplar, duygular ağır çekimde havada uçuşuyor arka fonda da bir müzik çalıyordu, evet Petite Fleur.
Gerçeklik ve hayalin iç içe geçtiği merak duygusunu zirvede yaşatan, elinizden bırakamayacağınız bir kitap.
Lütfen tanışın Küçük Çiçekle. İyi okumalar..