Merhabalar, bugün sizlere çok fazla abartıldığını düşündüğüm bir kitabın yorumuyla geldim.
İlk başta kitabın kurgusu hakkında sizi biraz aydınlatayım sonra yorumlamaya geçeceğim.
Hukuk son sınıf (yanlış hatırlamıyorsam son sınıftı) öğrencisi olan Zeliha sıradan üniversite hayatını yaşarken bir gece hiç beklemediği bir olayla karşı karşıya kalır.
Hiçbir deneyimin boşuna olmadığını sonunda anlamaya başlıyordum. Başımıza gelen her şeyin bir sebebi vardı, biz onun görünür önemini fark etmesek de bu böyleydi. Hayatımızdaki her şey en nihayetinde bizi bir yere sürüklüyordu.
Travma- dan çıkmanın anahtarı donma tepkisini (aslında belli bir zaman sınırlaması olan bu tepkiyi) kendisiyle bağlantılı olan korku- dan ayırmaktır. Korkudan hareketsizlik tepkisi veren hayvan- lar, bunu yaparken karşı saldırıya ya da yönü belli olmayan çılgınca bir kaçışa son derece hazırlardır. Hayvanların hayatta kalabilmeleri için savaş ya da kaç tepkisinin çaresizliği içinde (hayvan çökmeden ya da donmadan önce) kullanılmış olan bütün o enerji, söz konusu hayvan hareketsizlik tepkisinden çıktığında patlamaya hazır bir şekilde yeniden ortaya çıkar. Biz insanlar ise hareketsizlik tepkisinden çıkmaya başladığımızda genellikle ani ve bunaltıcı duygu dalgalarının akınına uğrarız. Bu dalgalanmalara anında müdahale edilmemiş olduğundan, enerji aşırı yoğun öfke ve dehşet duygusuyla birleşir. Korku ve hem kendine hem başkalarına dair şiddet korkusu, hare- ketsizlik tepkisini yeniden aktive eder, yayılmasına neden olur ve genellikle süresi belirsiz bir dondurulmuş dehşet biçimine sokar. İşte bu da travmanın kısır döngüsüdür.
Bizim fethetmek için yıllarca, büyük yorgunluklar harcadığımız manevi doruklara o, yaratıcı birkaç sözle ulaşıyordu ve biz diyorduk ki; "Zorba büyük ruhtur." Ya da onları aşınca, biz o zaman şöyle diyorduk: "O delidir."
Sabah tuvaleti geldiği için huzursuz bir şekilde uyandı. Gözlerini zorla açtı rahatsız bir şekilde mutsuzca etrafa bakındı. Gözkapakları açılmamak için direniyordu. Göz kapaklarını tekrardan kapatsa da tuvaleti göz kapaklarının kazanmasına izin vermeyecek kadar sıkıştırıyordu. Eli yastığın altına koyduğu telefonu aradı. Telefonu bulamayınca
Biz yetişkinlerin çoğu cümlesi “ eskiden ” diye başlıyor artık. Bir mum alevini bile özlediğimiz günlere geldik. Bununla birlikte yârdan ve serden geçemeyişimiz hayatın en büyük ironisi.
…Nereye gitsem hep apartmanlar çıkıyor önüme,
Alıp başımı duvarlara çarpıyor bu yollar.
Gidip gelmelerim bu dar sokaklarda,
İnsanların koşup dolduğu bu dar yapılarda,
Bir kısır döngüye girmek için bütün çabalar.
Biz bunun için mi geldik?
#erdembayazıt
Suçu Neo-kortekse Atın
Neden insanlar bu farklı tepkilerin içine hayvanlar gibi doğallıkla girip çıkamazlar? Bunun nedenlerinden biri bizim fazlasıyla gelişmiş neo-korteksimizin (rasyonel beynimizin) çok karmaşık ve güçlü olduğu için, korku ve aşırı kontrol söz konusu olduğunda, sürüngen iç nüve tarafından üretilen gizil yapıcı içgüdüler ve tepkilerle çatışmasıdır. Neo-kortek- simiz bazı nispeten nazik içgüdüsel tepkilerimizi kolayca ezip geçebiliyor enerjinin boşalmasını sağlayarak travmanın iyileşmesini sağlayan içgüdüsel tepkilerimiz de bu nispeten daha nazik içgüdülerimiz arasında bulunmakta. Bu boşalım süreci amacına hizmet etmek üzere harekete geçecekse, bu hareket sürüngen beyin tarafından başlatılıp teşvik edilmeli. Neo-korteksin yapması gereken ise içgüdüsel bilgiyi kontrol etmek yerine ayrıntılarına girmek olmalıdır.
Neo-korteks tehlike ve tehdit karşısında içgüdüsel savunma tepkilerini (savaş, kaç ya da don) aşacak kadar güçlü değildir. Bu bağlamda biz insanlar, hayvanlardan bize kalan mirasa karşı kaçınılmaz bir bağlılığa sahibiz. Hayvanlar bazı boşalım biçimleriyle normal doğal fonksiyonlarına geri dönmelerini engelleyecek kadar fazla gelişmiş bir neo-kortekse sahip değiller. İnsanlarda travma oluşuyor çünkü başlayan içgüdüsel döngünün tamamlanmasına izin verilmiyor. Neo-korteks bu içgüdüsel tepkilere dair döngünün tamamlanmasını engelledi- ğinde bizler travmatize oluyoruz.
Ne varlığa sevinirim
Ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum
Bana seni gerek seni
Nice sözler söylenmiştir şiirlerde, niceleri pek tesir etmiştir gönüllerde. Lakin hangi biri asırların hazin yıkıcılığına dayanabilmiş, hangi kitap zamanın can yakıcı unutulmuşluğunda kendini bu kaderden kurtarabilmiştir…
İşte biçare derviş Yunus çıkmıştır o vakit
İsmet Özel’in çok sevdiğim bir şiiri şu dizelerle bitiyor: “Herkesin bir bahanesi var, senin yok / biraz bekleyebilirsin, daha sonra / burada kalamazsın, başa dönemezsin / ama dön / eve dön! şarkıya dön! kalbine dön! ...
Ev deyince hepimiz yanından dere akan, yaz kış bacası tüten o tek katlı yapıyı resmediyoruz hâlâ. Eski şarkılarımız yenileri