Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Biz, hayatta kalan diğer kafasızların torunlarıyız
Bence tüm sıkıntı, esasen bir hayvan olduğumuzu bir türlü kabullenemememizden kaynaklanıyor. Bak basitçe anlatayım. Bizi diğer tüm mahlûkattan farklı kılan sevgili beynimiz, içerisinde işte o tüm mahlûkatın bilgisini de taşır. Sürüngen beyin, limbik sistem ve korteksten oluşan bu muazzam yapı, doğru yerlerine basıldığında muhteşem sesler çıkarır. Cinsellik sürüngen beyinle ilgiliyken, duygular limbik sistemde dolanır. Fakat elimizde, bizi akıl ve izana davet eden korteks gibi bilge bir kozumuz vardır. Aşk dediğimiz şey, kabul etmek gerekir ki, insan icadıdır. Biz icat ettik aşkı. Yerleşik düzene geçtikten sonra gelişen toplumsal kültürün biyolojiye etkisi sonucu aşık olmak üzere evrimleştik. Öncesinde genlerin devamı için aşka gerek yokken, zamanla bu bir zorunluluk haline geldi. İnsan bebeğinin diğer hayvanlara nazaran çok daha uzun süre bakıma ihtiyacı olması nedeniyle de, bir anne-baba işbirliği oluşturmak adına, tek eşlilik ve sadakat gibi kavramlara yöneldik. İşte bu yüzden, genlerimizin devamı için çıldıran sürüngen beynimizdeki hayvani düşünceleri, limbik sistemimizdeki duygularla olduk olmadık anlamlara bürüyüp aşık oluyor, o kişi tarafından istenmediğimizdeyse soyumuz kuruyacakmış gibi krizlere giriyoruz. Hayır, kurursa kurusun, bu çağda böyle ilkel yaklaşımlar da nedir? Çelişki tam burada işte. Aklını korteksine toplayıp sistemi reddedenlerin genleri devam etmiyor. Akıllılar ölüp gidiyor yani, hadi geçmiş olsun. Biz, hayatta kalan diğer kafasızların torunlarıyız özetle. O yüzden dedelerimiz ve ninelerimizle aynı tuzaklara düşüyor, hâlâ armut gibi aşık oluyoruz Osman.
insan doğar. on-on beş yıl sonra dünyanın nasıl bir tezgâh olduğunu ve doğumla ölüm arasına nasıl hapsedildiğini fark eder. bu aslında bir histir, bilgi değil. ve ilk tepkisini verir. avazı çıktığı kadar bağırarak. bu çığlık, bir kalabalığın içinde cüzdanını çaldırdığını fark eden kişinin çaresiz haykırışna benzer. önce, aşağılayan ve umursamaz bakışlar atan kalabalık, sonra da aşırı gürültüye dayanamayıp, içlerinden birini, bağırıp çağıranla konuşmaya gönderir. o da gidip "biz de çaldırdık cüzdanı, ne var? senin gibi kıçımızı yırtıyor muyuz?" der. böylesi bilimsel bir müdahale için, genelde diplomalı olanlar tercih edilir. kalabalığın kayıtsızlığı karşısında yavaş yavaş sesi kesilen yaygaracı, gerçeği kabullenir ve çevresindeki boşluğu insanlarla doldurur. buna, büyüme denir. yetişkin olma. tam olarak, yetişkin uysallığı. yapay bir haldir. tasarlanmıştır. işlevselliği üzerinde hesaplar yapılıp öyle biçimlendirilmiştir.
Sayfa 120 - Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
200 syf.
10/10 puan verdi
·
36 günde okudu
Siyonizm devlet bildirgesinde şöyle yazılmış, biz Siyonist devlet sinirlarini cizmedik bir harita yok ne zaman biz bitti dersek sınırımız o olacak. Bu gerçekten çok dikkat çekici yanı bu azgın sürü doymayacak.devaminda Ortadoğu ülkelerinde ilk olarak askeri sistemi yok etmeyi ve dini yapı olarak Şii ve durzilik yaygınlaştırmayi hedeflemisler. Bir diğer dikkatimi çeken husus dünya genelinde zengin Yahudilerin yılda bir kez Kudüste toplanıp siyonistlere para ve askeri yardım sağlaması. Bunu Müslüman ülkeler yapsa neler..
Siyonizm Dosyası
Siyonizm DosyasıRoger Garaudy · Pınar Yayınları · 2016349 okunma
Bizim sadakatimiz türlere ve gezegenedir. Biz Dünyamız adına konuşuyoruz. Varlığımızı sürdürme yükümlülüğümüzse, yalnızca kendimize karşı değil, aynı zamanda Kozmos'a karşıdır. Yaşam kaynağımız olan o eski ve engin Kozmos'a.
Sayfa 367 - Altın KitaplarKitabı okudu
“Hayatımızı bizim dışımızda kimse mahvetmemişti. Ve biz o intikamın peşindeydik. Beynimizi öldürmenin peşinde…”
Yani demek istediğim şu ki, biz bu hayat denen tiyatro sahnesinde sadece bir oyuncuyuz. Ne kadar iyi oyuncu olursak olalım, oyunun gidişatını ve akıbetini biz belirlemiyoruz. Öldürmeyen şey güçlendirir, derler. Benimki de o misal...
Reklam
"Çocuğun mu var, derdin var!" diye hayıflandı kadın.. "Daha başından aldınız o çocuğu! Onu kabullendin ki sana diğer çocuklara da sabredebilme, bakabilme; güneş misali yuvaya doğma ilmi yüklendi içinize.." diye bir ses fısıldadı yan tarafından. " Kaç yasındasın" diye sordu yaşlıca olan "21" diye
"Biz de hatalıydık elbet. Kalbimizde başrolü kime verdiysek katil hep o çıktı!"
Biz insanlar kendimizi kötülemek için gösterdiğimiz çabayı hiçbir yerde gösteremeyiz. Kafamızın, o her şeyi bozabilen tehlikeli aletin peşine düştüğü, öl­dürmeye kastettiği av kendimizdir aslında.
Sayfa 82 - Aylak Adam YayınlarıKitabı okudu
208 syf.
·
Puan vermedi
·
36 saatte okudu
Bir çocuğa dokunabilmek, bir aileye ulaşabilmek dünyalara bedeldir...
"Yaşamın hiçbir döneminde keşfetmekten, korkmamak gerekir." Keşfetmek deyince aklımıza sorgusuz sualsiz geleceğin umudu çocuklarımız gelir. Ve onlar büyürken, keşfederken, oynarken,sorular sorarken hayatı tanımaya çalışırken önce ebeveylerinden sonra öğretmenlerinden destek alırlar. Sorgularız çoğu zaman kendimizi ben nasıl anneyim, babayım diye.Bilmemiz gereken tek bir şey var aslında çocuklarımız ile ilgili gelişim süreçlerini ve her bireyin farklı olduğunu. Sizinde kafanızda çocuk yetiştirirken bir dolu sorular varsa, kendinizi sorguladığınız anlar yaşıyorsanız
Korkma! İyi Bir Annesin
Korkma! İyi Bir Annesin
kitabı ve
Saniye Bencik Kangal
Saniye Bencik Kangal
hocamızla tanışma zamanınız gelmiş demektir. Öncelikle bir okul öncesi öğretmeni ve bir anne olarak
Saniye Bencik Kangal
Saniye Bencik Kangal
hocama yazdıkları ile bilgilerimi yeniden tazeleme imkanı verdiği için teşekkür ediyorum. Çocuk gelişimi ile ilgili birçok kitap okuyup derslerini görmüş olsak da uygulama ile çocuk büyütmek çok farklı hele bir de çalışan anneyseniz kendiniz sorgularken ve çevrenizin etkisinde kalmamak mümkün değil. Yazarımız çocuk büyütürken karşılaşabileceğimiz birçok konuda Biz ebeveynlere yollar sunuyor. Bir öğretmen olarak o kadar farklı sorulara cevap vermek zorunda kalıyoruz ki bu konuda bana destek olan bir kitap oldu. Küçük çocuğunuz olsun veya olmasın,bir çocuk büyütmek, Bir çocuğun yüreğine dokunabilmek sanat gerektirir. Bence herkesin okuması gereken bir kitap . Keyifli okumalar.
Korkma! İyi Bir Annesin
Korkma! İyi Bir AnnesinSaniye Bencik Kangal · Elma Yayınevi · 20171,659 okunma
Reklam
-Kipling'in kırkayak hikayesi vardır belki bilirsin. Usulca yürüyen kırkayağa "ya ne güzel yürüyosun hiç ayakların birbirine dolanmıyor" demişler de, tak diye tökezlemiş :) Neden? Çünkü dikkat kesiliverdi. "Ayaklarım birbirine değer mi acaba" dediği anda topuğunu hissetmiştir. Net. Bukowski abinin mezar taşında yazan "don't try" da işte bunun gibi bir şeye işaret eder: "Deneme!" yani. "Uğraşma", "çaba gösterme..." Bir şeyi ne kadar itina ile yaparsan o kadar eline yüzüne bulaştırırsın. Bırakırsın, vazgeçersin de kendi kendine olur. Şaka gibi. Ama sonra kimse gelip de biz şaka yaptık demez. Her konuda bir fikri olan Çinlilere de danışmak lazım bu konuyu. Adamlar kadim millet yani, bilirler az çok. "Wu Wei" diyorlar onlar da, yani "çabasız eylem". Usta adam, yapacağı işi zahmetsiz yapar. Akar gider... Adam tek seferde şaheser resmeder, sen uğraşırsın anca çöp adam olur. Neden? Çünkü fazla odaklanmışsındır. Güzel yapmaya çalışmak yerine, sadece yapmayı deneseydin, belki olurdu bişeyler. Hatta hiç denemesen en güzeli. Hayata fazla odaklanmak, hayatın konsantrasyonunu bozuyor bir yerde. Neyse işte, her yazının tamamlanması gerekmiyor. Ben de bunu burada kestim. Yeterli yani. Saygılar :)
Yüksək gərginlik dəqiqələrində insan daha çox nəzərə çarpan bir aydınlıqla yüksəlir. O, qüvvə və istedadının xeyli artdığını duyur. Biz hələ titrəyirik, yanlış addım atmaqdan qorxuruq, lakin biz inkişaf edirik, yüksəlirik. İlham alovları bizə rəhbərlik edir. Təbiət heç kəsi rədd etmir. Mühit, yaxud cəmiyyət bizdən üz döndərirsə, biz yenə də mövcud olanlarla dostluqda qalırıq. Təbiət - alicənabdır. Külək və ulduzlar sənin dostlarındır. Sən ancaq mərhəmətli və həssas ol - o zaman bu böyük həqiqəti dərk edərsən. Bəlkə də, bu həqiqət sənə hazır düsturlar şəklində deyil, nəticə etibarilə idrakın mahiyyətini təşkil edən sevinc və rahatlıq duyğusu ilə gəlib çatacaqdır. Rahatlıqda müdriklik qazanırsan.
Genellikle büyük İslâmî şahsiyetler hayattayken yeri ve değeri bilinmez. Ancak onların değeri bu insanlar cennete çekip gittikten sonra bilinir. Abdullah Azzam'ın varlığını ve değerini her ne kadar o hayattayken bilsek bile asıl değeri şehadetinden sonra açığa çıkacaktır. Bunu şöyle bir misalle açıklayalım. Mesela; tarihteki seçkin şahsiyetler yazın doğan güneşe benzer. İnsan yazın sıcaklığından onun değerini bazen bilemez ve güneşin ısısından bıkar. Kış veya soğuklar geldiği zaman ya da güneş battığı zaman insan onun değerini anlar ve ona ihtiyaç duyar. Önder ve kumandan durumundaki İslâmî şahsiyetlerin değeri de genellikle ölümlerinden sonra ortaya çıkar ve o zaman bu boşluğu doldurmak İslâm ümmeti için çok zor olur. Biz, şehadeti, İslâm âlemi için zafer alametlerinden bir alamet ve şanlı asırlara dönüş alametlerinden bir alamet olarak görüyoruz. Tarihte şehitlerin varlığı ne zaman azalmışsa, İslâm ümmeti o zaman çökmeye yüz tutmuş, ne zaman ki kurbanlar takdim edilmiş ve şehitler kafilesi harekete geçirilmişse o zaman hayata ve şerefe dönüşün başlangıcı olmuştur. Bizler içimizdeki şehitlerin varlığını, başarıya ve zafere ulaşmanın bir alameti olarak görüyoruz. Abdullah Azzam'ın şehadeti gibi şehitlikler bizlere zaferin yakın olduğunu müjdeliyor. Bizler, Müslüman ve mücahid olarak hayata şehitlikle son vermeyi Cenab-ı Allah'tan temenni ediyoruz."
“Anne öyleyse… öyleyse kalbim bana yalan mı söyledi?” “Bazen kalbimiz de yanılabilir, kızım ama o yanılsa bile, biz kalbimizin sesini dinlediğimiz sürece yanılmayız.”
Enver Paşa halka doğru yürürken ikinci sırada duran ve yeleğinin altından çıplak bir tabancayı belinden çekmek üzere olan şahsı göstererek "Tutunuz!" emrini verdi. Yanındaki sivil muhafızlar silâhını henüz çekmiş ama ateşleyecek zamanı bulamamış olan suikastçıyı derhål bileğinden yakaladılar ve kimseye zarar vermemesi için silahlı elini bileğinden havaya kaldırdılar ki ateş ederse kurşun boşa gitsin... Muhafızlar silâhı elinden alır almaz halk suikastçıyı tutarak yere yatırdı. Linç etmek üzerelerken Enver Paşa muhafızlara emir verdi ve suikastçıyı halkın elinden aldılar. Paşa, halka hitaben yaptığı konuşmada suikastçının cezasını devletin vereceğini, infiale kapılmamaları gerektiğini söyledi ve alåkalarından dolayı teşekkür etti. Polisler bu arada suikastçıyı götürdüler. Enver Paşa, eski bir komiteci olmanın verdiği rahatlıkla olacak ki hiçbir şey olmamış gibi salonuna gitmek üzere halkın arasına yürüdü. O anda suikastçının da Ermeni olduğu anlaşıldığından az önce Enver Paşa'ya hoş geldiniz diyen Ermeni papazı Arşak Kasapyan, Paşa'dan bin bir özür diliyor ve "Bizden değildir Paşam, Erivanlıdır. Biz onu Ermeni kabul etmiyoruz. "filân diyordu. Adanalı Ermeniler, Adanalı olmayan ve karışıklık çıkartmak üzere Adana'ya gelmiş komiteci Ermenilere "Erivanlı" derlerdi.
1.500 öğeden 15bin ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.