Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
. Her şeyin Allah' ın kontrolünde olması insana güven verir. İnsan bindiği uçağın pilotuna güvenirse huzur içinde seyahat eder. Eğer kainatın kaptanına güvenmiyorsak huzurlu olamayız. Ama her olayın Allah' ın emriyle gerçekleştiğini bilirsek vekâleti O'na vermiş oluruz. Vekâleti vermek O' nun bizim adımıza en iyi kararı vereceğine inanmaktır. . .
Siyasetle iştigal edenler de gerek elbet. Lakin bizim vazifemiz yalnızca diyanet.
Reklam
Rivayet olunur ki, Şeyh Emrem Yunus Hazretleri, Tapduk Yunus'un halifesidir. Tapduk Yûnus Hazretleri'nin gözleri görmezdi ve ümmî idi. Tasavvuf ve bilgisinde devrinde benzeri yoktu. Emrem Yunus önceleri bilgin ve fazilet sahibi idi. Müftülük yapardı. Tevbesine sebep bu idi ki, Tapduk Yunus'un dervişlerinden birine bir fetvâ gerekti.
Yunus'un, Vilâyetnâme'de Hacı Bektaş-ı Velî'nin huzuruna gidişi anlatılırken şöyle deniliyor: "Hacı Bektaşi Veli, Horasan diyârından Rûm'a gelip yerleştikten sonra veliliği ve kerâmetleri etrâfa yayıldı. Her taraftan mürid ve muhibler gelmeye, büyük meclisler kurulmaya başlandı. Fakir halli kimseler gelir, nasib alır
İlim ile Bilim arasındaki fark nedir? Atatürk'ün İlminin Manası Nedir?
Mustafa Kemal Atatürk'ün sahip olduğu ilmin ne anlama geldiğini Atatürk'ü dine yamama çabalarını boşa çıkarmak için açıklamak zorundayım. Mustafa Kemal Atatürk'ün sözlerini bilmek, öğretmek, öğrenmek aşamasını geçtik. Şimdi o sözlerin manasını öğrenerek yarım kalan devrimi tamamlama aşamasına geçiyoruz. İlim sahibi olmak
Burası, Millî Hareket’in Kâbesi’ydi.
Nisanın ikinci günü akşamı, alacakaranlıkta, Ankara’ya yaklaşıyorduk. Yunus Nadi Bey’in büyük bir heyecan içinde yanıma gelip: — Halide Hanım, istasyon hıncahınç dolu. Orada birkaç söz söylemek gerekecek. Bizim adımıza konuşursunuz, değil mi, dediğini hatırlıyorum Ne söyleyeceğimi pek bilemiyordum ama: — Merak etmeyin, konuşurum, diye cevap verdim. Oldukça heyecanlıydım. Burası, Millî Hareket’in Kâbesi’ydi.
Reklam
Göz yaşarır, kalp hüzünlenir; fakat bizim ağzımızdan ancak Rabbimizin razı olacağı sözler çıkar.
EY DOST SENİN AŞKIN ODU
Bizim halimizden bilen kimdir aşka münkir olan Bizim sevdiğimiz Hak'dır bu halka göz ü kaş gelir
Bugün, pek çok insanı nefsi yutmuş. Bizim nefsimiz, Yunus aleyhisselamı yutan balıktan daha tehlikelidir. Çünkü nefse uymak insanın hem dünyasını hem ahiretini mahveder.
Gönül ilmini bilenlerdendir Bizim Yunus..
" Ümmidir, amma debistân-ı Hudâ sebak-hanıdır. "
Kültür Bakanlığı Yayınları - önsözden (Okur-yazar değildir ama Hak okulunda okumuştur der Aşık Paşa)
Reklam
Bizim iç dünyamızda ilahî neşve kaynaşmaktadır. Herşey, tabiatın her unsuru bizdeki ilahî neşve ile birleşince Tanrı'ya dost oluyor. Sanatkârlar bizden çıkıp tabiata yayılan ilahî neşvenin terennümcüleridir. Yunus akan suların, Mevlânâ neyden çıkan feryadın, Beethoven rüzgârın, Cezanne, Van Gogh güneşin yaşattığı neşvenin terennümcüleridir.
Çanakkale ,İngilizler çekildikten sonra Suları Bizim için en büyük bir teselli noktası, İngilizlerin susuzluktan zahmet çekmekte oldukları rivayeti idi. Kulakları çınlasın, Tasvir'in kudretli başyazar gün geçmez idi ki İngilizlerin susuzluklarından bahsetmiş olmasın. Sanki İngiliz siperlerini beş on defa teftiş etmiş defalarca susuzluktan ölüm tehlikesine maruz kalmış bir adam gibi feryad eden bu parlak ve müstesna muharrir, bizi de hemen hemen aldatmış idi. Meğer ki Tasvirin, sadece içmek değil hayal bile edemeyeceği en nefis ve berrak çam sularıyla zihnini tatlandıran İngilizler imiş. O muazzam dağların yamaçlarında ve zirvelerinde asırlık çam ağaçlarının yanlarında açtığı artezyen kuyuları sayesinde ve motorlar vasıtasıyla bütün harp cephesini demir borular yardımıyla suladığı gibi onbeş metre yüksekliğinde ve kırk metre genişliğinde olan kazanları da bir taraftan motorla suyu alıp diğer taraftan bahçelerini suluyormuş. Bu gösterişli İngiliz sanayiini gözden geçirir iken en ümmi neferle bile "Tasvirci"yi aradı! Tasvir-i Efkår gazetesinin başyazarı olan Yunus Nadi'yi kastediyor olmalı
"Nasıl da harcıâlem kullanır ve müsrifçe tüketiriz sevgiyi değil mi? Dillerde konuşuruz da gönüllerimize indirmede o kadar mahir değilizdir. Yaradan'ın tüm yaratılmışlara bahşettiği ve onları birbirine ülfet etmeye, iyilik ve merhametle muamelede bulunmaya sevk eden bu asil duyguyu maalesef geçici heveslere kurban edebiliyoruz. Halbuki irfan ehli için sevginin kaynağı Hz. Allah'tır. Ancak O'nu sevenler, yaratılmışları hakikî manada sevebilirler ve böylece O'nun da sevgisine mazhar olurlar. Ne güzel demiş bizim Yunus, yaratılanı severim Yaradan'dan ötürü..."
Sayfa 77
Bizim, peygamberi ısırmasın diye ayağını yılan deliğinin üstüne kapatan Ebu Bekir'imiz, suikastı haber alınca peygamberin yatağına yatan Ali'miz var . Son yudum suyu birbirlerine gönderip su­ suz şehit olan sahabilerimiz var . Bizim, "İman etme­ dikçe cennete giremezsini z , birbirini z i sevmedikçe iman etmiş olmazsınız", "Siz den birini z kendi s i için sevdiğini Müslüman kardeşi için de sevmedikçe (istemedikçe ) gerçek mümin olamaz", "Size aranızdaki sev­giyi artracak bir şey söyleyeyim mi, selamlaşınız", "He­diyeleşin ki aranızdaki sevgi artsın," diyen bir peygam­berimiz var! "Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kal­maz," diyen Yunus'umuz, düşmanın attığı taştan de­ ğil, dostun attığı gülden incinen Hallac-ı Man­ sur'umuz var .
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.