Aşk, suya benzer. Su yolunu her türlü bulur ve akar gider. Aşka gem vurulmaz, aşk gem vurur. Su gibi...
Siyah Gözler bir aşk hikâyesi.
"Bizimkisi bir aşk hikayesi
Siyah beyaz film gibi biraz
Gözyaşı umut ve ihtiras
Bizimkisi alev gibi biraz"
Kayahan'ın demesi gibi biraz. Çekinmenin, yanlış da olsa alenen yapılmaması gereken şeylerin siyah beyaz dönemlerinde yaşanan bir aşkı anlatıyor kitap.
Edebiyat dersinde Fecri Ati grubunun üyesi olarak tanıtılan Cemil Süleyman'ın Siyah Gözler'i; otuz yaşında ve dul olmasından ötürü kendisini aşk konusunda 'tecrübeli' sanan bir kadın ile henüz yirmi yaşında olan 'yeni yetme' bir âşığın hikâyesini, gerçekten de böyle olmuştur hissini yaşata yaşata anlatıyor. Gerçekten de böyle olmuştur, kısmı bir suçlama değil. Genç âşık, aşkını ilandan sonra pek yüz bulamıyor. Ama aşkın ısrarı, insanın ısrarının önüne geçiyor. Daima olduğu gibi. Kavuşsalar da kavuşamasalar da aşkın ve âşıkların olmazsa olmazı 'kıskançlık'tır. İşbu kıskançlığı kararında kullanabilmek. Kararında olmayan şeylerin ayarında olmayacağını, olamayacağını bilmek gerek. Aldatılacağını, ihanete uğrayacağını daha âşıka meyil vermeden söyleyen 'otuz yaşındaki dul kadın' ihanete uğradığı takdirde intikamının ağır olacağını da dile getirmişti. İhanete uğramadı belki ama ihanete uğradığı hayalini de üzerinden atamadı maalesef... İntikamı da ağır oldu. Önce aklını öldürdü, sonra sevdiğini. Kıskanmak aşkın doğasında var. Ve kıskanmak çok güzel bir duygudur. Ama kontrol âşık ve mâşukta olduğu sürece. Bu da zor bir zanaat.