Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
1444 yılında,
Haçlı ordusu Tuna' dan aşağı Karadeniz' e doğru ilerlerken Ortodoks kiliselerini yağmaladı ve halka eziyet etti. Bir engizisyon müfrezesi, Bogomil ("tanrı dostları") adı verilen kafirlere yönelik sürek avına çıktı. Bunlar genellikle Bosna'da doğu ve batı kiliselerini protesto eden, İsa'nın gerçek ve arı öğretilerine dönülmesini isteyen ve katı ahlakçılık ilkelerine göre yaşayan insanlardı. Katolik Kilisesi, onların yakalanarak köle olarak satılmalarına izin vermişti.
Bogomiller hakkında olacaktı. 11. yüzyıldaki bu heretik Hıristiyan mezhebi, Güneydoğu Anadolu'da, şimdi sular altında kalan Samsat'ta doğmuştu. Samsat aynı zamanda büyük yazar Lukianos'un memleketiydi. Bogomillerin inanç yapısı kiliseyi öylesine rahatsız etmişti ki baskılar sonucunda Samsat'tan yola çıkıp Ege'de bugünkü adıyla Alaşehir olan yere göç etmişler, orada da tutunamayıp Marsilya üstünden Güney Fransa'ya gitmişler, burada inşa ettikleri Montsegur kalesinde yaşamışlardı. Burada adları Cathar Şövalyeleri idi; taa ki Fransız ordusu meşhur Montsegur kuşatmasıyla onları çil yavrusu gibi dağıtana kadar. Bu bozgundan sonra Bogomillerin bazıları İtalya'ya kaçmıştı bazıları da Balkanlar'a. Bazı bilim adamlarına göre Balkanlar'daki Boşnakların kökeni Bogomil'di. Yüzyıllar boyunca süren kilise zulmünden kurtulmak için din değiştirmiş ve Müslüman olmuşlardı. Eğer bu teori doğru ise Bogomillerin kaderi trajikomikti doğrusu. Anadolu'nun doğusunun Müslümanlaştığı bir dönemde heretik bir Hıristiyan mezhebi olarak başlayan ve yüzyıl arca çile çektikten sonra kurtulmak için din değiştiren ve bu sefer de sırf Müslüman oldukları için Bosna'da Milosevic milislerinin elinde öldürülen insanlardı. Yanlış yerde, yanlış zamanda, yanlış dinde olmak durumu. Hem de neredeyse bin yıllık bir yanlışlık. Güneydoğu Anadolu'daki Samsat'tan, Miloseviç'e ve Bosna savaşına uzanan bir hikâyeydi bu..
Reklam
Bir yanardağ sadece kendi yüreğinde patlayıp sönmüştü ve söndüğünde külleri sadece onun gönlünü mezara çevirmişti. –sayfa30- Onlara daha iyi bir yaşam verebilmek için koşuşturup durmuştu sağdan sola. Ama demek ki mutluluğun yolu, daha çok para kazanmaktan , daha iyi şartlarda yaşamaktan geçmiyordu. Evine refah getirmişti ama bu kez de huzuru kaçırmıştı elinden. Şimdi karısı bunalımda , çocukları başıboş , kendi şaşkındı. Ailesinin tüm fertleri mutsuzdu. Bu mutsuzluktan kendine düşen payın bilincindeydi Burhan. – sayfa 32- “……Siz de Müslüman mısınız?” diye sordu berber. “Dörtte bir.” “Ana tarafından mı , baba tarafından mı?” “Bir kadın tarafından.” –sayfa 179- Bogomil inançlarına göre , içinde yaşadığımız dünya ve dünyevi zenginlikler şeytanın bir aldatmacasıydı. Bu nedenle rahipleri , üstünde çok sade bir urbayla dolaşırdı. Tanrı egemenliğinin , ancak manevi alanda var olduğuna inandıkları için , Boşnaklar’ın gözünde iç disiplin , doğruluk ve dürüstlük, verilen sözün tutulması, iyilik ve şefkat çok büyük önem taşırdı.-sayfa235- Boşnaklar , kimsenin toprağında gözleri , dini inanışlarında zorlama olmadığı halde , Balkanlar’da varoluşlarından beri barış yüzü görmemişlerdi…”-sayfa237-
“Kendilerine sunulan yetmiş, seksen yıllık ömrün ilk ve son onar yılı, çocukluğun bilinçsizliği ve yaşlılığın çaresizliği içinde geçtiğine göre, ellerine kalan elli yılı, itişip kakışarak, dövüşerek, sonra da dövüşmenin getireceği yıkıntılara ve kayıplara hayıflanarak heba etmek için mi dünyaya yollanmıştı insanoğlu? Bogomil, Hıristiyan, Musevi ya da Müslüman, ne olursa olsun, ne biçim bir kaderdi insanoğlununki?”
Kendilerine sunulan yetmiş, seksen yıllık ömrün ilk ve son onar yılı, çocukluğun bilinçsizliği ve yaşlılığın çaresizliği içinde geçtiğine göre, ellerine kalan elli yılı, itişip kakışarak, dövüşerek, sonra da dövüşmenin getireceği yıkıntılara ve kayıplara hayıflanarak heba etmek için mi dünyaya yollanmıştı insanoğlu? Bogomil, Hıristiyan, Musevi ya da Müslüman, ne olursa olsun, ne biçim bir kaderdi insanoğlununki?
Sayfa 301 - Remzi KitabeviKitabı okudu
Gnostik anlayışın temel prensiplerine göre Cennet'in kapılarını açıp, insanı bu kötü dünyadan hür kılacak olan şey iman değil bilgidir. Bu bilgi Tanrının ilahi kıvılcımıyla bütün ruhlara üflenmiştir ve her insanda vardır. Gnostik inanca göre dünya gerçek Tanrı değil, onun Demi-Urge ismi verilen bir astı tarafından yaratılmıştır ve insan onun suretindedir. Demi-Urge dünyayı kötülük maddesinden şekillendirmiş ve insanı madde içinde esir etmiştir. Işık ve Karanlık güçleri arasında sonsuz bir savaş vardır ve bu savaş ancak saf ruhlar serbest kaldığı ve tanrı dünyayı ateşle saflaştırdığı zaman sona erecektir. Tanrı ve Demi-Urge arasında bir melek vardır ve ona Archon ismi verilir. Birçok Gnostik, Archon'un İsa olarak dünyaya geldiğini iddia eder. Gnostiklere göre madde kötüdür. Evlilik ve doğum, dünyaya Demi-Urge için yeni köleler getirmesinden dolayı günahtır. Gnostisizm 10. ve 13. yüzyıllar arasındaki dönemde başlıca Albigen'ler, Bogomil'ler ve Manichean'lar gibi tarikatlarla büyüdü ve çok sayıda müridi oldu.
Sayfa 45 - Gençlik Kitabevi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Kiyef knezi Vladimir'in 988 (veya 989) da Hıristiyanlığı kabulünden sonra Rusya'ya Bizans'tan Slav (Bulgar) alfabesi ve dilinin getirildiğini yukarıda söylemiştik. Bulgaristan'da yüzyıldan fazla işlenen "kilise Slavcası" (veya eski Bulgarca) bu suretle ta baştan Rusların din ve edebiyat dilleri oldu; bu durum ta
Bosnalıların, akrabaları Katolik Hırvatlara ve Ortodoks Sırplara göre temel farkları, her iki mezhep tarafından da dışlanan ve baskı altına alınan Bogomil mezhebine bağlı olmalarıydı. Bogomiller gerçekte Hristiyan olmakla birlikte ritüel ve dinin yorumlanması bakımından Katolik ve Ortodokslardan ayrılmaktaydılar. Sayıca az olan bu inancın mensupları özellikle papalık tarafından tam bir baskı altına alınmış durumdaydılar..
Sayfa 11 - Yeditepe YayıneviKitabı okudu
Ellerinde kalan elli yılı, itişip kakışarak, dövüşerek, sonra da dövüşmenin getireceği yıkıntılara ve kayıplara hayıflanarak heba etmek için mi dünyaya yollanmıştı insanoğlu? Bogomil, Hıristiyan, Musevi ya da Müslüman, ne olursa olsun, ne biçim bir kaderdi insanoğlununki?
Bizans Devleti 1056'dan itibaren yirmi altı yıl sürecek bir iç karışıklar dönemine girmişti. Bir taraftan ardı arkası kesilmeyen taht mücadeleleri, diğer taraftan büyük çiftlik sahibi aristokratların hükümete karşı düşmanca tutumları devletin zayıf düşmesine sebep olmuştu. Dışta ise hem Balkanlarda sık sık Peçenek saldırılarının görülmesi,
134 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.