Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
öyleydi.
Ya da sadece masum , hayata ürkek bakmaktan yorulmuş,onu kendi adına koruma altına alıp dünyaya güvenle bakma arzusunu sağlayacak birini arıyordur belki de bilemem.Bu zamana kadar ona tutkuyla bakacak ilgilenecek birini arıyordur belki de bilemem.Gözünün içine bakıp ellerini sıkı sıkı tutup seni önemsiyorum diyen birini bekliyordur belki de, kendini ciddiye alan, fikrine saygı duyan,onu kırmayan incitmeyen kafasını göğsüne koyacak birini arıyordur belki de bilemem. Dünyasında kendisiyle ne yaşıyor bilemem.Ama tek bildiğim şey ona bunu sağlayacak kişinin ben olmadığım. Hep böyle olmadı mı zaten?Oldu. Ama hep. Nedenini soran olmaz, herkes sonucuna bakar.Sonuca varmadan önce onun ne çektiğini kendinden başka kimse bilmez tabi. O düzeye gelme aşamasını kimse umursamaz.Ailen hariç.Ya da ailen olacağın sandığın kişi. Gelip geçici hayat. Önemli olan bu hayata güzel bi iz bırakıp, ebediyete gitmek değil miydi zaten?Öyle olmalıydı...
Orkun'un Yayın Macerası ve Sonu: Orkun'da hiç aksamayan iki köşe vardı: "Orkun'dan Sesler" ve "Türkiye'nin Köy ve Kasabaları". Bunlardan birincisinde haftanın bazı haberleri çok defa mizahi bir üslupla ele alınıyor ve ayrıca 1944'e ait güldürücü hatıralara yer veriliyordu. Diğerinde çeşitli şehir,
Reklam
Atsız başlangıçta dergiyle fiilen de meşgul oluyor ve yoruluyordu. 01 Ekim 1950'de Yılanlıoğlu'na yazdığı mektupta “Bu Orkun dergisi böyle giderse benim imanımı gevretecek. Bir tashîh memuru tuttuk ama daha iş kıvamına girmedi." demektedir (Hacaloğlu 2013: 43). Yine Yılanlıoğlu'na yazdığı 11 Ocak 1951 tarihli bir mektubunda ise
Seni sevmeme izin verdiğin için teşekkür ederim...
Merhaba sevgilim :). Bugün çok özel bir gün ve dahası yarın çok çok daha özel bir gün. Nasıl başlayacağımı bilmiyorum. Seninle bize ait günlerin konuşmasını çok çok erken yapmıştık aslında. Sen takvimine not almıştın, bense birkaç kez unutup 17 Mart tarihinde sonsuza kadar aklıma kazımıştım. Senden saklı bir şeyim olmadığı için bunları anlatmamda
Bir defa şuna bakınız: Biz her nasılsa özel bir eğitim gördük. Bunun sayesinde birtakım haklara sahip olduk, büyük makamlara ve memuriyetlere geçtik. Fakat ondan sonra ne yaptık? Ne yapacağız? Uyuduk: Evet, sadece uyuduk! Eğitim ve öğretim gören insanların her biri, örneğin doktor, hâkim, subay, mühendis, avukat, memur, öğretmen... halkı için ışık saçan birer fener olmalıydı. Her bir fener de, ister dar bir sokağa, ister bir meydanlığa ya da kasabanın dışına konulmuş olsun, mutlaka bulunduğu yeri aydınlatmalıydı. Böyle olmalıydı ama olmadı...
Bugünü Yaşama Arzusu
#Schopenhauer *Yazar #Aldığımız her nefes bizi sürekli etkisi altında olduğumuz ölüme doğru çeker... Nihal olarak zafer ölümün olacaktır, çünkü doğumla birlikte ölüm zaten bizim kaderimiz olmuştur ve avını yutmadan önce onunla yalnızca kısa bir süre için oynar. Bununla birlikte, hayatımıza olabildiğince uzun bir süre için büyük bir ilgi ve
Reklam
Tatevo
Fakat, eğitim görmemiş, aydınlatılmamış ve yetiştirilmemiş olan milyonlarca insanı, bundan sorumlu tutmak doğru mudur? Hiç şüphesiz bu bir millet için en büyük felakettir. Fakat bu felaketin gerçek sebebi ve sorumlusu yine bizleriz. Bizim suçumuz onların suçunun çok çok üstündedir. Belki on kat daha fazladır. Bir defa şuna bakınız: Biz her nasılsa özel bir eğitim gördük. Bunun sayesinde birtakım haklara sahip olduk, büyük makamlara ve memuriyetlere geçtik. Fakat ondan sonra ne yaptık? Ne yapacağız? Uyuduk: Evet, sadece uyuduk! Eğitim ve öğretim gören insanların her biri, örneğin doktor, hakim, subay, mühendis, avukat, memur, öğretmen, halkı için ışık saçan birer fener olmalıydı. Her bir fener de, ister dar bir sokağa, ister bir meydanlığa ya da kasabanın dışına konulmuş olsun, mutlaka bulunduğu yeri aydınlatmalıydı. Böyle olmalıydı ama olmadı..
384 syf.
9/10 puan verdi
·
26 saatte okudu
Yazarı okumaya "Yeraltı Günlükleri" ile başladım.Hem yazar hem de tarz yeni olunca açıkçası biraz korktum.Ama korktuğum gibi olmadı.Hem sürükleyici hem de açık anlatımıyla beni etkiledi. Tabiki bunun devamı gelmeliydi. Uzun zamandır okuma hedefimde olan "Açlık Oyunları" serisinin ilk kitabı ile tanıştım.Kitabı okurken nasıl heyecanlandığımı,paniklediğimi,nefesimin kesildiğini bununla birlikte elimden düşürmediğimi gerçekten anlatamam. Özellikle filmi de olduğu için içerikten bahsetmeyeceğim. Ben bu kitabı okurken aslında birazda ön yargılarımdan kurtuldum.Bana göre kitap, bu zamana kadar, yaşanabilir olmalıydı.Böyle olmadığında bendeki yeri farklı oluyordu.Ama artık bu düşüncemin epey değiştiğini hissediyorum. Serinin devamını okumak için sabırsızlanıyorum. İyiki listemin yeni üyesi HOŞGELDİN
Açlık Oyunları
Açlık OyunlarıSuzanne Collins · Pegasus Yayınları · 200928,8bin okunma
Karalama2
...?...?/1989... Kendini haddinden fazla duyumsadığı için acıya ve korkuyuda haddinden fazla duyarlı arkadaşım için, burası tam bir cehennemdi. Her şeyiyle farklıydı Ankara'dan. Çok kültürlü, birçok etnik gruptan oluşan, bu etnik grupların bir nevi kabileci bir tutumla diğerleriyle arasına sınırlar koyarak birbirinden ayrıştığı, etnik
Tekrar yaklaştı, o kadar yaklaştı ki Nať'in vücudundan yayılan sıcaklığı hissedebiliyordu. Sert, boyun eğmez yüzüne baktı. Onu şaşırtmak için ne yapmak gerekiyordu? Fazla ileri gitmesine gerek yoktu, sadece onu hafife almakta hata ettiğini kabul etmeye Nati zorlayacak kadarı yeterliydi. Çocuk değildi ve bir çocuk gibi geri çevrilemezdi. Elini
Sayfa 22
Reklam
608 syf.
·
Puan vermedi
Geniş Özet
Tanrı'yı ve dinleri akademik bir çevrede konuşmak ne kadar mümkün ve doğrudur, bilemiyorum. Bilim bazı inanç temelleri üzerinde yükselmiş ve bunlar yıllar içinde birbirine öylesine kenetlenmiştir ki artık bunun dışında söylenen bir şey'in imkanına dair düşünmemek gerektiğine dair bir algı vardır.  Armstrong'un bir kaç eserini daha
Tanrı'nın Tarihi
Tanrı'nın TarihiKaren Armstrong · Pegasus Yayınları · 20171,642 okunma
Hacı Murat'ın öldürülmesinin ardından Şamil, ilk kez mağlu­biyetin gölgesinin dağlara çöktüğünü fark etmişti. Eski naibiyle araları açılmış ve Hacı Murat düşman kabul edilmiş olabilirdi ancak yine de o, İmam' dan sonra bölgenin en nüfuzlu adamıy­dı. Bir süredir Şamil, Hacı Murat'ın desteğini kazanmak için rehineleri salıvermeyi
Karalama1
Son yıllarda çok kitap okuduğumdan olsa gerek, yazarlara özendiğim zamanlar oluyor. Bir şeyler anlatma, ahkam kesme, bir şeyleri tanımlama, o şey hakkında yargılarda bulunma ve o şey hakkında hüküm verme ihtiyacı mı desem bunun adına, bilemiyorum. O kadar anlatılmaya, tanımlanmaya, hakkında yargılarda bulunulup, hüküm verilmeye muhtaç konu varki,
Uyuduk: Evet, sadece uyuduk! Eğitim ve öğretim gören insanların her biri, örneğin doktor, hâkim, subay, mühendis, avukat, memur, öğretmen., halkı için ışık saçan birer fener olmalıydı. Her bir fener de, ister dar bir sokağa, ister bir meydanlığa ya da kasabanın dışına konulmuş olsun, mutlaka bulunduğu yeri aydınlatmalıydı. Böyle olmalıydı ama olmadı...
324 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.