Sadece söylemek istediğim tek taraflı hiçbirşeyin olmadığıdır. Tüm ilişkilerin dayandığı çıkarlar vardır. Evlilikler bile tamamen çıkara dayalıdır. Bir kişi yalnızlığına son vermek ve birşeylere sahip olmak için arayış içerisindedir, aynı arayış içerisinde olan bir başkasıyla karşılaştığında ise gerekli maddeler üzerinde anlaşma sağlanır, sözleşme imzalanır ve iki taraf da bunun farkında değildir. Onlar sadece aşık olduklarını zannederler. Bu süreç içerisinde de karşıdakinin tüm kötü yönlerini görmezden gelmek için gözlerini kör ederler. Bunu bile, kendilerini daha değerli bir şeye sahip olduklarına inandırmak için yaparlar.
Yazılan her senaryo sayfasından, oyunculardan, seçilen çekim yerlerinden,sanat yönetmeninin tasarılarından, hatta parlak diyaloglardan sadece ve sadece yönetmen sorumludur. Yönetmen, bütün bu yaratıcı süreç içinde son sözü söyleme hakkına sahip yegane kişidir.Senaryonun yazarı ve yönetmen aynı kişi değilse, o zaman hiçbir şeyle önüne geçilemeyecek bir çelişkiye tanık olacağız demektir. Tabii bu, ilkelerine bağlı iki sanatçının karşı karşıya geldiği durumlar için söz konusudur yalnızca.
Reklam
Tarihsel olaylara nasıl yaklaşmalı?
İnsanlar tarihlerini yaparken, bir bütün olarak değil sınıflara bölünmüş olarak yaşamaktadırlar ve bütün geçmiş toplumların tarihi bu nedenle sınıf mücadeleleri tarihi olmuştur. Sınıf mücadelesi toplumların tarihsel süreç içerisinde kaderlerinin belirlendiği temel çerçeveyi oluşturur. Ama bu mücadele boşlukta cereyan etmez. Onun da üzerinde yer aldığı ve geçmişten devralınmış bir nesnel çerçeve vardır. Bu çerçevede değişmeyen tek şey, sınıflar arasındaki mücadeledir. Bu çerçevenin belirli maddi önkoşulları olsa da sadece maddi unsurlardan oluşmaz; aksine zaman zaman yer değiştiren öznel ve nesnel etkenlerin, tesadüflerin, önderliklerin, partilerin, bunların stratejilerinin, kitlelerin ruh hallerinin vb. aktif biçimde rol oynadığı karmaşık bir süreçtir bu. Bu süreçte galip ve mağlupların tarihsel olarak belli olduğuna dair inanışlar boş safsatadır. Aksine eğer önceden belli olsaydı sınıflar mücadelesine gerek kalmazdı. Devrimler karşı devrimler bu yüzden olurlar ve bunların doğal bir sürecin sonucu olduğunu ve önceden tasarlanmış, tayin edilmiş olaylar olduğunu söylemek, bu olayların tarihinin düğüm noktaları olmadığını söylemekle aynı anlama gelir.
- Muhammed, henüz kendisini peygamber ilan etmeden, Mekke'nin tahsil görmüş en bilgili insanlarıyla oturup kalkardı. Peygamber olduktan sonra, muhalifler ona karşı, "Hayır, bu bilgileri daha önce kendileriyle irtibat olduğu şahıslardan almıştır, bu işin Allah'la ilgisi yoktur" gibi eleştirilerde bulunmaya başlayınca, Nahl Suresi'nin
İnsanlar yaratılmamış olduğu gibi, biyoloji bilimine göre ortada bu insanlara bir şeyler "bahşeden" bir "yaratıcı" falan da yoktur. Ortada sadece hiçbir amacı olmayan son derece "körü körüne" ilerleyen bir evrimsel süreç var ve bu da insanların "doğmasını" sağlıyor.
Sayfa 118Kitabı okudu
- 25 üyeye ulaşmış olan AB, ikinci dalga genişleme ile katılacak aday ülkelerin eklenmesiyle kıt‘asal bir jeopolitiğe erişecektir. AB nihaî büyüklüğüne ulaştığında 10.400.000 km2 olan Avrupa’nın yaklaşık %70’i AB üyesi olmuş olacaktır. Bu son genişleme ile AB, dünyanın dördüncü büyük coğrafyasına sahip coğrafî bütünlüğü hâline gelecektir. Bu
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.