Diyecek hiçbirsey bulamıyorum. Bu kitabı elime ikinci alışım ilkinde bi 10 sayfa okuyup sıkılıp bırakmıştım şuan bunu söylemeye nerdeyse utanıyorum.. Kitabı an itibarı ile bitirdim ve ilk defa bir kitapta gözyaşlarımı tutamadım.. Bu kadar etkileyebilecegini düşünmemiştim. SABAHATTİN ALİ. .muazzam bir adam kitabı okumadım yaşadım ve elimden bırakamadım. Okurken aşk gerçekten felaket bir duygu insanı ne hallere düşürüyor. sevgili ne kadar vefasız..değer kıymet bilmez diyosun.ama sonuna geldiģinde iyiki aşk var ne kadar acıda olsa iyiki var demekten kendini alamıyosun hayatının en önemli sırrını oğrendigindeki tepkisizligine sasirmiyosun çünkü biliyosun aslında içinde kopan firtinalari sessizligini kimsesizligini. Kalabaliklar içinde yanlız kalmak kendini hayatın boyunca alistiriyosun bu oluşuma..Raif hiç unutmayacağım ve her zaman en sevdiğim karakter olarak kalacak bende ve bu kitap en sevdiğim kitap...
Hayatım boyunca siyasetten , sağdan soldan uzak yaşadım. Duyduğum o kulaktan dolma laflara inanmamış zaten hiç biride inandırıcı gelmemişti . böylelikle bu kitabı elime almıştım.
herkes ne zaman ölür, elbet gülünün solduğu akşam. İşte kitap böyle başlıyordu...
Hazmedemiyorsun. Şaşırıyorsun, korkuyorsun, öfkeleniyorsun. Yer yer küfür bile ediyorsun.
Kitap okurken okuduklarımın gözümün önünde canlanmasını her zaman sevmişimdir taa ki bu kitabı okuyana kadar. O yapılan işkencelerin canlanmasını istemiyordum gözümde, ama canlanıyordu. Ve o yaşananlar gözünün önünde canlanırken, içinin acımasına engel olamıyorsun...
Ve böyle de bitiyordu kitap.
Burada ölen yalnızca bedenimdi, ki zaten ölümlüydü,ölecekti. Ama düşüncemi öldüremeyeceksiniz, ölmeyecek yaşayacak.
Ölüme bile dimdik gidişleri , hiç boyun eğmeyişleri benim için hep gurur kaynağı olacaktır...
Gelenler adamdı, buldukları insandı
İnsan yalnız Tanrının yarattığı mahluk
İnsan mahluktan, adam insandan çıktı.
Tanrının insanı yer ve içer.
İnsanın adamı düşünür ve yaratır.
M.KEMAL ATATÜRK
Büyük işler başardı, gaziydi, komutandı, önderdi, yılmazdı, üretkendi, korkusuzdu, öngürürdü, gözü kararydı…
Tüm bunların yanında İNSANdı!!!
Bu
"Sakın tepenize bir sırça köşk kurmayınız. Ama günün birinde nasılsa böyle bir sırça köşk kurulursa, onun yıkılmaz, devrilmez bir şey olduğunu sanmayın. En heybetlisini tuzla buz etmek için üç beş kelle fırlatmak yeter."
S. Ali'nin 1944-47 yılları arasında yazdığı 13 hikaye ve 4 masalın yer aldığı kitabıdır. Yazıldığı dönemde yasaklanan bu hikayeleri okuyunca, sebebini anlamakta hiç zorlanmıyorsunuz. Hikayelerinde dönemin sosyo-ekonomik koşullarını, toplumun inanç ve kurallarının yol açtığı olayları ama illaki düzenin aksaklıklarını okurken günümüz koşullarıyla karşılaştırma yapıyorsunuz ister istemez. Herkes Katil diye seslendiği için katil olan Osman'ı, parası olmadığı için hastanede rehin kalan Asiye'yi okurken hiç şaşırmıyorsunuz aslında.
Masallar ise düzene yönelik ağır eleştiriler içeriyor. Halkın koyuna, düzenin devlere, kurt kanı taşıdığını sanan köpeklere benzetildiği masallardan kitaba adını veren Sırça Köşk masalı kurtuluşa giden yolu gösteriyor okuyuculara.
Keyifli okumalar...
Sırça KöşkSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 202056,5bin okunma
Tüm kitap boyunca Sartre bu kadar haklı olamaz, bana yericek düşünce bırakmıyor ... diyerek kitabı tamamladım. Ben onun özgünlüğünü düşünürken bi dostum o da en az senin kadar tuhaf neden şaşırıyorsun gibisinden bi yorumda bulundu. Ona kısmen katılıyor ve yorumunu şu şekilde geliştiriyorum hepimiz histeri delisi ruh hastalarıyız sadece bazılarımız kabul ediyor . Kitabın bende yarattığı etki yorucu betimlemeler ve varılamayan sonuçlar olsa da yeniden bulunmuş olduğum hissiyatındayım
A Ş K ‘ S I N S E N
“Her insanın, bu hayatta imtihanları vardı. Hiçbir şey tesadüf olmadığı gibi bazen tesadüfler, hayatın dönüm noktası olurdu. Kimi her şeye rağmen hayatın getirdiklerine büyük bir hırsla tutunur, kimi ise susarak kaderine razı olurdu. Önemli olan kabul etmek değil, kabul ettiğinle yaşamayı öğrenmektir…”
“Yağmurdan hemen
Dağlara, göllere, nehirlere, şelalelere, buzullara, caddelere, sokaklara, parklara hatta bir bitkiyede(humboldtia laurifolia) ismi verilen, adına yarışmalar düzenlenen her yıl anılan bir kaşif, botonikçi, zoolog, jeolog, kısmen gökbilimci müthiş bir bilim insanı. Napolyon ile aynı tarihte doğan Humboldt küreselleşmeye başlayan dünyada görece
Sarsıcı bir başyapıt!
Buhranlı, bunalımlı ana karakter Harry Haller'in (HH, yazarın kendisi ) kademe kademe iç dünyasına doğru yol alıyoruz kitap boyunca. En dıştan öze doğru ilerlemenin anlatılış tekniği tek kelimeyle muazzamdı.
OĞUZ ATAY BU KİTAPTAN ETKİLENDİ Mİ?
Sorusuna evet yanıtını veren kısımla hemfikirim.
Tutunamayanlar ile bozkırkurtları, Selim Işık ile Harry Haller arasındaki benzerliklerden anlatım tarzına kadar çok fazla ortak yönü görmek mümkün.
Bana kalırsa Oğuz Atay daha iyi iş çıkarmış.
Yazarın ustalıkla sayfalara serpiştirdiği alt metinlerin yanında ipuçları sayesinde kitap sonunda şaşırmıyorsunuz. Fakat bu, kitabın sizi sarsmasına da engel olamıyor.
Okunması gereken kitaplar arasında ve bence
kitabı okuyanlarla mutlaka yorumlaşılmalı!
BozkırkurduHermann Hesse · Yapı Kredi Yayınları · 20227,7bin okunma
Yazarın hayal gücü diyorum! Normalde bilim kurguya karşı hiçbir ilgim olmamasına rağmen bu kitap bende çok güzel etki bıraktı. Bir kere kitabın ilk sayfası itibariyle başlayan heyecan ve buna bağlı gerilim son sayfasına kadar devam etmekte. Roman boyunca asla kopmuyorsunuz çünkü sürekli bir merak hakim. Kurgu çok sağlam. İncelemenin belki sonuna