Jean Baudrillard'ı ilk defa bu kitapla tanıdım. Ama ilginçtir, sanki daha önce okuduğum, tanıdığım bir düşünürmüş gibi hissettim. İlgi çekici bir dile sahip olan yazar, kehanetleriyle çoğu zaman ağzımı açık bıraktı. Bazı şeyleri açıklarken bile yeni koyuluklar, bilinmezlikler oluşturan anlatımıyla bana çok sevip saydığım birini hatırlattı. 'Nietzsche'. Ancak 'Nietzsche' gibi bir düşünür diye düşünürken bir de baktım ki kitabın son bölümünde zaten Nietzsche'ye özel bir yer vermiş. Onu ve felsefesini de bu kitaptaki birçok düşünce için bazen bir temel bazen de bir hedef olarak göstermiş.
Kitabın başlığı size Matrix'i anımsatacaktır. Zaten Matrix bu kitaptan esinlenilerek yaratılmış bir film. Toplumun, kopyalarla dolu, sahteliğin sınırsızca her zerrede kol gezdiği bir evrende kandırıldığı, buna mecbur edildiğini dile getiren kitap, hipnotize olmuş beyinlerle, sorgulamadan, sindirilmeden yutulan gerçekvari yalanların artık bir geçmiş ve geleceğin olamayacağını gösterdiğini bununla birlikte 1984'teki gibi herşeyin ancak zıddını çağrıştıracağını, iktidarların artık sadece istenilen oluşumları veya istence bağlı yapay durumları topluma tv ve diğer yayın organlarıyla doğru ve gerçek diye kabul ettireceğini söylüyor. Ben benimseyerek okudum ama sanırım birçok defa okuyacağım bir kitaba denk gelmiş bulunmaktayım.