İnsan, insanların oldukça tiyatral yöntemlerle eğitildiğini kolaylıkla unutur. Çocuğa nasıl davranması gerektiği ona oldukça tiyatral bir biçimde öğretilir; mantıksal argümanlar ancak sonradan gelir. Çocuğa filanca olduğunda gülmesi gerektiği söylenir (veya çocuk bunu görür). Biri kahkahalarla güldüğünde neden yaptığını bilmeden buna katılır; neden güldüğü sorulduğunda tamamen kafası karışır. Aynı biçimde gözyaşı döker, yalnızca yetişkinler böyle yaptığı için değil gerçekten acı hissettiği için de ağlar. Bu, çocukların yaptıkları şeyin anlamını kavramaktan tamamen uzak oldukları, cenaze törenlerinde görülebilir. Bu törenler karakteri biçimlendiren tiyatral olaylardır. İnsan jestlerini, pantomimi, konuşmalardaki ses tonlarını kopyalarlar. Ağlama acıdan kaynaklanır, ancak acı da aynı zamanda ağlamadan kaynaklanır. Bertolt Brecht
Sayfa 167 - PdfKitabı okudu
Yüzümde hüzünden gölgeler varsa, O hüzün yüzündendir olsa olsa. Bilmiyorum ki bu yaşamın çoğu yaşanmamışsa, Yaşanamadığı okunur, şimdi, daldımsa. Özledikçe yalnız durup-susup baktımsa. Sorulacakken nedeni nasıl sormadımsa. Geldiğini umudumla umudla umdumsa, Geleceğini görüyor-biliyordum, anlattımsa.
Reklam
Nesneler adama tasma takıp gülermiş, bilmiyordum. Bütün şarkılar aynı makamda okunur Ayrı makamda dinlenirmiş Ve susmak da bir şarkıymış Bilmiyordum. Ben yalnızlığı ne sanmıştım bu keresinde?
Sayfa 115Kitabı okudu
Hamlet de gerçekçi gelenekten uzaktır çünkü genç adamlar annelerini azarlarken ya da müstakbel kayınpederlerini kılıçtan geçirirken şiir şeklinde konuşmazlar. Ama bu oyun kelimenin daha ince ve muğlak anlamıyla gerçekçidir. Hayata yakınlık ille de gündelik gö rünümlere sadık kalmak demek değildir. Bunları masaya ya tırmak anlamına da gelebilir.
Şiir bütünüyle kendine has organik bir toplumdur ve bütünlük ve uyumun bir paradigmasıdır. Bu yüzden de en azından Freud gibi putkırıcı düşünürler için aynı zamanda bir fetişin imgesidir. Basite indirgenmiş bir ger­çekliğe karşı verilmiş basite indirgenmiş bir tepkidir. Şiirin, sözcüklerin ancak bulundukları haliyle ortaya çıkabilecekleri yer olması gerekir. T.S. Eliot'un Four Quartets'de (Dört Kuartet) dediği gibi: ... Ve doğru olan her ifade Ve cümle (her sözcüğün evinde olduğu, Ötekileri desteklemek için yerini aldığı, Sözcük ne çekingendir ne de afili, Eski olanın ve yeni olanın zahmetsiz bir ilişkisi, Sıradan sözcük bayağılığa düşmeden kesin, Resmi sözcük kesin ama bilgiç değil, Bütün refakatçiler birlikte dans ediyorlar) Her ifade ve her cümle bir son ve bir başlangıç, Her şiir bir mezar yazıtı. ...
Bir yazar bir şiir ya da öyküyle ne anlatmak istediğini çoktan unutmuş olabilir. Her halükarda, bir edebiyat eserinin sadece tek bir anlamı yoktur. Edebi eserlerin geniş bir anlam yelpazesi üretme kapasiteleri vardır; bu anlamlardan bazıları tarihin kendisi değiştikçe değişebilir ve hepsi yazarın kastı dahilinde değildir.
Sayfa 147
Reklam
262 öğeden 221 ile 230 arasındakiler gösteriliyor.