Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Beni kınamayın Hakk'ı sevenler Rüzgâr esmeyince dal ırganır mı Küllî boş değildir aşka düşenler Katre düşmeyince sel uyanır mı Dil meftun olmazsa âşık yârine Yanar mı pervane şem'in nârına Ah u zâr çekmese Hak dîdârına Uyanıp hâbından su dolanır mı Öyle bir Leylâ'ya Mecnûn'um billâh İsminde okunur harf-i Bismillah Tutuştu her yanım hasbeten-li'llâh Mevlâ'yı zikreden kul kınanır mı Nice bir âlemin Perverdigârı Mevlâm her kuluna vermez bu kârı Gûn-be-gün artıyor bülbülün zârı Goncasız gülşene gül yamanır mı Buldu Celâli'yi Kırklar Yediler Erkânı öğretip hizmet verdiler Haşre dek bu çarhı çevir dediler Sormadım ki buna kol dayanır mı
Sayfa 172 - M.e.b. yayınlarıKitabı okudu
Şiir okunur .
Ve şimdi gece oldugu için ve dünya karanlıkta daha bizim daha yakın daha küçük kaldığı için ve bu vakitlerde topraktan ve yürekten evimize, aşkımıza ve kendimize dair sesler geldigi için ...
Reklam
Bütün Alıntilar
BAKIŞ KUŞU (1969) bir gülün açılması devrimdir bildiğin nnladığın bir devrim gecede bir bozkır knlmışlığımız bakışları ağırlayan seslerim sana bakmak öyle kolay değildir simgeler: en çocuk yanlışlığımız
Bilmiyorum ki bu yaşamın çoğu yaşanmamışsa, Yaşanamadığı okunur, şimdi, daldımsa.
Oranda
Yüzümde hüzünden gölgeler varsa, O hüzün yüzündendir olsa olsa. Bilmiyorum, bu yaşamın çoğu yaşanmamışsa, Yaşanmadığı okunur, şimdi daldımsa. Özledikçe yalnız durup-susup baktımsa, Sorulacakken nedeni nasıl sormadımsa. Geldiğini umudumda umudla umdumsa, Geleceğini görüyor-biliyordum, anlattımsa. O geçip-gitti ora'sına, ben görmedim, baktıysa. Derim ki şimdi, bir daha gelse de, sorsa. Sözünle, yüzümle, gözümle dedim, duysa. Bende buramda onu bekledim oysa. Yüzümde hüzünden gölgeler kaldıysa, İçimde örülen duvardan düşmüştür, çatladıysa.
Sayfa 56 - ykyKitabı okudu
Ey okur! Beni anla ve unut Güller sadece okunur bu şiirde.
Reklam
Asla takdir edilmedim; ne ailem, ne eleştirmenler, ne arkadaşlarım. Yazdıklarım da okunmadı aslında. Okunur gibi yapıldı hep. Ne demek istediğim dinlenmedi hiç. Yılmadım, bazen yazmaktan değil, kendimden vazgeçtiğim oldu elbette. Yeryüzünde yaşayamadığım gibi, ölmem de uygun görülmedi. Ateizm ile agnostik algı arasına sıkıştım bilinç aralığından geçerken. Ne inandım ne de inanmamayı marifet saydım. Mezarlık önünden geçerken müziğin sesini kısmak yerine, daha da açtım; ölüler de eğlenebilsin diye, eğer tanrı varsa. Eğer tanrı varsa diye canlıya saygı duymadım; canlı var diye saygı duydum. Eğer canlı varsa. Eğer tanrı varsa diye eşitlikçi, paylaşımcı olmadım; bu doğrudur zaten diye öyle davrandım. Eğer halk varsa. Eğer tanrı varsa diye karşı çıktım haksızlığa, faşizme; ideolojik bir giysi giydiğimden değil. Şahsıma münhasırdım. Canımı sıktım bu doğruluktan. Açıkçası, kendimden bile haz etmedim; yavan geldim / yayan giderim. Kimse zahmet edip taşımasın tabutumu.
Şiir titreyerek okunur :)
İslam öncesi Arap şiiri, şarkı formunda söylenerek nesilden nesile aktarılmış bir şiirdir. İster doğaçlama ister önceden hazırlanarak icra edilsin bu dönemde şiir okuma veya şiir söyleme, performatif bir eylemdir. Şairler her yıl "haram" aylarında yani savaşmanın dinen yasak sayıldığı dört ayda düzenlenen şiir festivallerinde yaratılarını, dinleyicilerin ve eleştirmenlerin beğenilerine sunarlardı. Şairlerin performans tarzları da birbirinden farklılık arz ederdi. Örneğin bazı şairlerin kılıcına yaslanarak, bazılarının da titreyip sağına soluna bakarak şiirlerini icra ettiği söylenir.
"Swift'in "Kitapların Savaşı"nı tanımayan okuryazar yoktur. Buna karşılık, bu metni okumuş kimseye rastlamadım ben. Kitapları biliriz, tanırız, okumayız çoğu zaman. Şiir ve deneme, bir azınlığın içindeki bir azınlık tarafından okunur; bilimsel çalışmalar ve eleştirel araştırmalar da. Sözümona çok okunur ya roman, pek çok okuryazar arkadaşın, " Yahu hâlâ Orhan Pamuk'un (ya da Ahmet Altan 'ın) son romanını okuyamadın mı?" diye sordukları miladi takvimde Proust' u ve daha nicelerini okumamış olduklarını bilirim. Homeros, Shakespeare, Baudelaire, Şeyh Galip, Goethe, Tolstoy ve Hafız kitaplıklarındadır da, çoğu kez öğrencilik yıllarından bu yana ele alınmamıştır. Bu kitaplar savaşmaz hiç. Yorgun, atıl, ıssızdırlar mıhlandıkları raflarda. Bana kalırsa, terkedildikleri için sıkılıp da herkes uyuduktan sonra kavgaya tutuşacak yetileri yoktur kitapların. Savaşa girişmeleri için onları yoklayan bir insan eli ve çalışan bir imgelem gerekir. "
Sayfa 63 - Sel Yayıncılık-Deneme / 3. Baskı 2002Kitabı okudu
319 öğeden 211 ile 220 arasındakiler gösteriliyor.