1. Schopenhauer - Say yayınları dizisi
2. Schopenhauer - İsteme ve Tasarım olarak dünya
3. Schopenhauer - Aşkın metafiziği
4. Rudiger Safranski - Felsefenin yaban yılları( Schopenhauer biyografisi)
5. Nietzsche - Böyle buyurdu zerdüşt
6, Nietzsche - Putların Alacakaranlığında
7. Nietzsche - İyinin ve kötünün ötesinde
8. Nietzsche - Ecce
Demokrasi artık dünyada çoğunluğun faşizmi olarak kendini gösteriyor daha çok. Kurtarıcı söylem ise “ halk böyle istedi“ oluyor.
“La democratie nest pas la loi des majorites, c'est le respect des minorites "
yani "Demokrasi çoğunluğun kanunun değil, azınlığın saygısıdır. " demiş Albert Camus halbuki.
Köşeye her sıkıştığımızda" Demokrasi" istiyoruz deriz. ancak, ne istediğimiz hakkında bir fikrimiz olmuyor çoğu zaman.
kimi demokrasiden eşitliği kastediyor. kimi özgürlük istiyor. Hatta bu kavram bir ülkeye özgürlük götürmek için savaş sebebi bile olabiliyor. istediğimiz ne olursa olsun aynı zamanda sistemin garantörü kölelerde yine biz oluyoruz. "kölelik mi kaldı yahu?" demeyin.
Bukowski'ye kulak verin : "Kölelik kaldırılmadı, Sadece bütün renkleri kapsayacak biçimde genişletildi." katılmamak elde değil. Genişletildi ve şekli değiştirildi. biraz da materyalist köleler olup çıktık her birimiz. Adımıza da sanırım demokrasi ile yönetilen halk dendi. halinden gayet mutlu şikayet etmeyen kölelere dönüştük zaman içinde.
Cemal Süreya
Senin çelme taktığın yerden başlıyorum hayata. Varsın yara içinde kalsın dizlerim; yüreğim kadar acımaz nasıl olsa.
Şems-i Tebrizi
Düzenim bozulur,
Hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme.
"Sana buraya bazı şeyler koyuyorum. Yol boyunca aklında olsun. lazım olursa açar okursun. Olmazsa da olsun, bir zararı yok, burada dursun."
Birhan Keskin, fakir kene
"Sabahları kitap mürekkebinin kokusunu içime çekmeyi severim."
Kitap çıkar çıkmaz radarıma girmişti. Geçen gün Cem Alpan da övünce zaman kaybetmeden hemen okuyuverdim. Çok akıcı ve rahat okunan bir kitap. İş hayatına girdiğim günden beri kafamı hep kurcalayan konular üzerine yazılmış, benim gibi şüpheci insanları tatmin eden bir kitap. Yıllardır iş arkadaşlarıma anlattığım şeylerin, bu kitapta yazıldığı
~~~~~~~~~~KİTÂB-I AŞK~~~~~~~~~~
Türk ve Dünyâ Edebiyatı’ndan aşka, sevdâya, muhabbete dâir alıntılar... Katkıda bulunmak arzu eden sevgili okurlar davetlidir; lütfen buyrunuz!..
1
Sevgiliye sadakatin özü ve özeti, aşkını sır gibi saklamak, iyilik gördüğünde de, kötülük gördüğünde de bu tavrı değiştirmemektir...
Kitab-ı Aşk, İskender Pala
Köşeye her sıkıştığımızda ''demokrasi'' istiyoruz deriz ancak ne istediğimiz hakkında bir fikrimiz olmuyor çoğu zaman. Kimi demokrasiden eşitliği kastediyor, kimi özgürlük istiyor. Hatta bu kavram bir ülkeye özgürlük getirmek için savaş sebebi bile olabiliyor. İsteğimiz ne olursa olsun, aynı zamanda sistemin garantörü köleler de yine biz oluyoruz. ''Kölelik mi kaldı yahu?'' demeyin, Bukowski'ye kulak verin: ''Kölelik kaldırılmadı, sadece bütün renkleri kapsayacak biçimde değiştirildi...'' Katılmamak elde değil. Genişletildi ve şekli değiştirildi biraz da. Materyalist köleler olup çıktık her birimiz. Adımıza da sanırım demokrasi ile yönetilen halk dendi. Halinden gayet mutlu, şikâyet etmeyen kölelere dönüştük zaman içinde.
#kitapyorumum
Bukowski okurken çamurlu bir yolda beyaz ayakkabılarıyla yürüyen insanoğlunu görüyorum. İnsanı baştan aşağı kirleten hayat karşısında savaşmaktan yorulmuş insanı... Her şeyi apaçık söyler yazar, tabuları yoktur, kutsalınıza dil uzatır. Cesaret ister bu kitabı yarıda bırakmadan okumak bence. Çünkü küçük bir çocuğun hayatı elbirliği ile nasıl mahvedilir bunu görürüz. Banyoda babası tarafından yok yere defalarca dövülür Henry ve sorar annesine: Neden mani olmadın!!! (İşte bu can alıcı kısımlardan biriydi benim için)
Her şeye isyan edip duruyorsun, hayatla nasıl baş edeceksin diye sorar bi yerde yazar. Cevabı veremez Henry, etrafına bakınırdurur. Ne annesi ne babası ne sığındığı içki ne okuduğu üniversite hiçbiri anlam katmaz onun yaşamına. Amaçsız yaşayan insanı sembolize eden Henry, savaş gerçeğiyle biraz uyanır gibi olur ve orda kitap biter. Sonunu siz düşünün der gibi yapar Bukowski ve çeker gider.
Yazarın bol küfürlü üslubu, değindiği konular artı on sekiz yaş sınırı getiriyor okuyucuya. Fakat natüralizmi doruklarda hissettirmesi bakımından okunmalı, tavsiye ederim.
Ekmek ArasıCharles Bukowski · Metis Yayınları · 20126,8bin okunma
Charles Bukowski.. Ben biraz kitaptan çok yazar hakkında yazacağım. Kitap hakkında söylenecek pek bir şey bulamadım açıkçası.
Bu adam bence okuması sakıncalı birisi. Hayattan nefret etmeyi promote ediyor insanlara. "Ne sakıncası var?" diyebilirsiniz, "böyle düşünüyorsan okuma" -aynen öyle yapmayı düşünüyorum zaten-
Bu videoda 1950'li yıllarda ABD'de edebiyatı fazlasıyla etkileyen Beat Kuşağı yazarlarından ve yeraltı edebiyatından bahsettim. Özellikle 1929 yılında yaşanılan Büyük Buhran sonrasında tüm dünyada yaşanılan ekonomik çöküş toplumları dönüştürüp İkinci Dünya Savaşı'na doğru sürükledi. Yaşanılan buhranın etkileriyle toplumlarda başlayan çöküş,