Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ahh Romeo
Romeo: Yarayla alay eder, yaralanmamış olan. Bak nasıl da sararıp soluvermiş Tanrıça kederden Sen ondan çok daha güzelsin diye. Kıskandığı için vazgeç ona bağlılıktan, Tüm göklerin en güzel yıldızlarından ikisi, Yalvarıyorlar onun gözlerine işleri olduğundan: Biz dönünceye dek siz parıldayın, diye. Gözleri gökte olsaydı, yıldızlar da onun
ÖYLE BİR HİKÂYE Sinemadan çıktığım zaman yağmur yine başlamıştı. Ne yapacağım? Küfrettim. Ana avrat küfrettim. Canım bir yürümek istiyordu ki... Şoförün biri: – Atikali, Atikali! diye bağırdı. Gider miyim Atikali'ye gecenin bu saatinde, giderim. Atladım şoförün yanına. Dere tepe düz gittik. Otomobilin buğulu, damlalı camlarında kırmızı,
Reklam
Bu yangın ve zulüm çağında gönlümü ferahlatacak senden başka esinti yok, sevdiğim. Yine de bu heybetli ağaçlara ve hepsinden öte, Nil Nehri'ne minnettar olmalı insan. Yukarıya, ak bulutlara ve ağaçların tepesine bak ki dünyanın çiçek bozuğu yüzünü unutasın. Günün birinde masum bir şeytanla tanışacak, onunla ahbap olacaksın. Selam olsun kadir-i mutlak zihne, asil kişiliğe ve derin tefekküre
_Binbir Gece Masalları'nı anlatan, Şehrazat’tır. _Eski zamanlarda Hint ve Çin diyarlarında hüküm süren Şehriyar ve Şahzaman adlı iki kardeş hükümdar, eşleri tarafından aldatılmışlar. Bu olayların etkisiyle Şehriyar, kendi ülkesinde, her gün bir kızla evlenip ertesi gün onu idam ettirir olmuş; bu yüzden vezirin güzel, bilgili ve akıllı kızı
ROMEO Konuşuyor. Ey parlak melek, konuş yine! Sen göz kamaştıran bir parlaklık veriyorsun geceye; Cennetin kanatlı ulağısın başımın üstünde, Tıpkı ölümlülerin hayretle açılan gözlerine göründüğün gibi. Tembel bulutlara binip uçarken o havanın kucağında, Onu seyreden insanlar gibi hayranlıkla Öylece bakıyorum ben sana. JULİET Ah, Romeo,
Kaderde senden ayrı düşmek de varmış Doğrusu bunu hiç düşünmemiştim... Seni tanımadan Hele seni böyle deli divane sevmeden Yalnızlık güzeldir diyordum Al başını, kaç bu şehirden Ufukta bir çizgi gibi gördüğün dağlara Rüzgarın iyot kokularını taşıdığı denizlere git Git gidebildiğin yere git diyordum Oysa ki, senden kaçılmazmış Yokluğuna birgün bile
Reklam
İniyorum kulelerinden katil iniyorum maktul minarelerden taraçadan, bahçeden ilk tanıyı bulanların indikleri her yerden ilk tanıyı bulandıran bir vaşakla birlikte değdikçe ayaklarım merdiven alçalıyor açılıyor leşlerin, atmıkların cesurane canlıların korka korka uzandıkları zemin ağzımda kef iki gözIerimde mil iniyorum kulelerinden
Dağ Rüzgarı
Kaderde senden ayrı düşmek de varmış Doğrusu bunu hiç düşünmemiştim Seni tanımadan Hele seni böyle deli divane sevmeden Yalnızlık güzeldir diyordum Al başını, kaç bu şehirden Ufukta bir çizgi gibi gördüğün dağlara Rüzgarın iyot kokularını taşıdığı denizlere git Git, gidebildiğin yere git diyordum Oysa ki senden kaçılmazmış Yokluğuna bir gün bile
İniyorum kulelerinden katil iniyorum maktul minarelerden taraçadan, bahçeden ilk tanıyı bulanların indikleri her yerden ilk tanıyı bulandıran bir vaşakla birlikte değdikçe ayaklarım merdiven alçalıyor açılıyor leşlerin, atmıkların cesurane canlıların korka korka uzandıkları zemin
OF NOT BEING A JEW İniyorum kulelerinden katil iniyorum maktul minarelerden taraçadan, bahçeden ilk tanıyı bulanların indikleri her yerden ilk tanıyı bulandıran bir vaşakla birlikte değdikçe ayaklarım merdiven alçalıyor
Sayfa 238Kitabı okudu
Reklam
Kaderde senden ayrı düşmek te varmış Doğrusu bunu hiç düşünmemiştim.. Seni tanımadan Hele seni böyle deli divane sevmeden Yalnızlık güzeldir diyordum Al başını, kaç bu şehirden Ufukta bir çizgi gibi gördüğün dağlara Rüzgarın iyot kokularını taşıdığı denizlere git Git gidebildiğin yere git diyordum Oysa ki, senden kaçılmazmış Yokluğuna bir gün bile
Kanımdan bir fare atlıyor görüyor musun cici günlüğüm, yakala ve tarif et bana! Sen ne güzel şeysin, senin adını koyamıyorum, sen ne güzel şeysin. Bugün yanaklarına uzandım, görmedin, şöylesine bir şeyler anlatıyordun, dönüyordun, ellerin dönüyordu başının üstünde, bir şeyler yaratıyordun, farkında değildin gözlerinin, bin yıldan bu yana bir kez
Burada gölgeler ve sessizlik var. Kan gölü bulutlara şeklini veriyor. Mavi Sakal'ın yedi karısı artık daha fazla afişe çıkmayacak. Onlardan geriye ince pamuklu kumaşlarından (başlıklar, flamalar) başka hiçbir şey kalmadı. Ama aşağıya! Okyanusa doğru! Bak! Yedi kadırga! Flamaları, kadınların omuzlarına düşmüş örgüleri gibi denizdeki gabya yelkenlerine asılmış kadırgalar! Yaklaşıyorlar! Yaklaşıyorlar! Buradalar! Max Jacob 1916
43 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.