Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Kendisine yapılan şey ne olursa olsun, bir Peygambere yol kesip, savunmasız ticaret kervanlarına saldırıp mallarına el koymak, üstelik bu işi yaparken cana kıymak, yakaladıklarına dayak attırıp işkence yaptırmak yakışır mı? Sıradan bir insan, bir kral, bir kabile reisi, bir eşkıya bunu yapabilir. Ama söz konusu olan kişi Peygamberlik iddiasındaki bir adam O günkü cahiliye Arap ahlakına ve erdem anlayışına bile sığmayan bir tutumla bunu yapıyor. Haram ayları bile ihlal ediyor. Eğer bunu intikam hissiyle yapıyorsa bir Peygambere intikamcılık yakışır mı? Eğer bunu adalet için yapıyorsa adaleti sağlamanın yolu haramilerin yaptığı gibi yol kesmek midir? Eğer yakışır, biz inandığımız Peygambere bunu yakıştırıyoruz diyorsanız ben de diyorum ki benim vicdanım ve aklım böyle bir Peygamberlik anlayışını onaylamıyor. Sizin bunu onaylayan mantığınızı da onaylamıyor. Ben böyle bir peygamberi kabul edemiyorum."
Sayfa 209 - e-bookKitabı okuyor
"Arap alfabesi henüz gelişmemiş bir alfabe olduğu için ilk dönemlerdeki Kur’an metinlerinde kullanılan harflerin noktalama işaretleri ve harekeleri yoktu. Bunlar çok sonraları konulmuştur. Noktası olmadan bir harf bir kaç farklı harf şeklinde okunabilir. Peki, bunun doğru okunuşu nereden biliniyordu, tabii ki şifahen aktarım yoluyla, yani rivayet yoluyla. Bilenler bunu o şekilde okuyor, diğerleri de onlardan öğrenerek bu şekilde okuyorlar ve başkalarına böyle aktarıyorlardı."
Sayfa 200 - e-bookKitabı okuyor
Reklam
|||. Adèle'nin sağlığı pek de yerinde değildi. (...) Danıştıkları bir doktor ona dinlenmesini ve güzel havalarda yürüyüş yapmasını tavsiye etmişti. Ama bunlar, kısa sürede kenara biraz para koyup sonra bunu huzur içinde yemek isteyen birinin uyabileceği tavsiyeler değildir.
Olamaz...::((
Belki gülümseyemedim ama ellerim yüzüne gitti. Yavasça gözyaşlarını silmekti amacım ama o korkuyla geri çekildiğinde o an geriye doğru çekilip yere çökeceğimi sandım. Temastan korkuyordu. Temastan korkuyordu ve bu mazisi olan bir refleksti. Bunu biliyordum. Elim havada asılı kaldi. Yüzüne bakacak kuvveti kendimde bulamadım, bakışlarımı kaçırdım...
Sayfa 21 - İndigoKitabı okuyor
272 syf.
10/10 puan verdi
Henüz 14 yaşındayken babasının işlediği cinayetin bedeli olarak, istemediği halde yaşça çok büyük birine "Ödek" olarak verilen Hatice Yakut, 52 yaşında okuma yazmayı, 53 yaşında bilgisayar kullanmayı öğrendikten sonra "Ödek" adında bir kitap yazmış.Peki "ödek" nedir? İşlemedikleri bir suçun cezasını acılar içinde süren hayatlarıyla ödeyen kız çocukları demektir. Bugün 60'lı yaşlarında ve 11 çocuğa sahip yazarımız "Hatice Yakut", tanıklık ettiği ödek kızı geleneğinin yaşattığı acıları içinde hissetmiş. Bunu bizzat yaşayan olarak kaleme aldığı bu kitap kanımı dondurdu. Kitap baştan aşağı travmatik olay örgüsüne sahip. Okurken sinirler gerim gerim geriliyor. Fakat o kitabı asla okumayı bırakmayacağınıza adım gibi eminim. Eser vicdana dokunuyor ve farkındalık yaratıyor. Toplum gerçeklerini görmezden gelmememiz gerektiğini kulağımıza bağıran bu eser beni bitirdiğim dakikalarda hâlâ etkisi altında tutmaya devam etti. Kitaptaki karakterlerin iç dünyası o kadar pak yansıtılmış, o kadar iyi betimlenmiş ki, her karakteri ayrı ayrı yaşıyordum. Nice yavrular her şeyden bir haber öyle travmatik anlara şahit oldu ki. Hissizlik nedir, tükenmişlik nedir, bir de bu yavruların, bu minnacık çocuklarımızın dilinden okuyun. Korkunç. Bir o kadar da hazin.
Ödek
ÖdekHatice Alkan Yakut · Kitap Otağı Yayınevi · 20192 okunma
Ama öyle olmuyormuş. Her giden dönüyormuş. İnsan sevdiği biriyle bazen son kez konuşuyor, onu son kez görüyor ama bunu bilemiyormuş.
Reklam
Lenin, 1918 Ocak ayında, "Alman devriminin yokluğunda yenilgiye mahkûmuz" demişti. Yenilgi, Lenin'in beklemediği bir yoldan geldi. Birinci Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkmış Alman devrimci hareketinin yenilgisi yeterince kavranmadığı sürece, bunu takip eden Nazizmi anlamak mümkün değildir. 1930'larda Avrupa'yı kasıp kavurmuş olan Nazi barbarlığı, yenilgiye uğramış devrimin yıkıntıları arasından doğmuştur. Buchenwald ve Auschwitz'e giden yol, 1919 ve 1920 yıllarında Berlin ve Bremen'de, Saksonya ve Ruhr'da, Bavyera ve Thuringia'da, hakkında çok az şey bilinen çarpışmalarla başlamıştır. Nazilerin simgesi olan gamalı haç, modern tarihe, ilk kez, bu çatışmalar sırasında karşı-devrimci askerlerin giysilerindeki amblem olarak girmiştir. Kararlı bir partinin çekirdeğinin bile var olmaması talihsizliğinin 1919'daki yıkıcı yenilgilere ve 1920'deki Kapp darbesinden sonra doğan devrimci olanakları kavrayamama yetersizliğine nasıl yol açtığını ilk bölümlerde görmüştük. Bu başarısızlıklar parti içinde, önderliği 1921 Mart Çılgınlığı'na sürükleyen bir sabırsızlık yaratmıştı. Sonra da bu travmatik deneyim 1923'deki yenilginin zeminini hazırladı..
736 syf.
9/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Binlerce parçaya ayrıldık...
Bolca spoiler içerir.Lütfen bunu dikkate alarak devamını okuyun.Öncelikle kitap dolu doluydu.736 sayfa...Kitabı biraz önce bitirdim ve sonu için şok olduğumu söyleyemeyeceğim çünkü spoiler yemiştim.Bu kitapta Daren ve Nova diyara geri dönüyorlar.Nova kitapta gerçekten çok fazla yara aldı.Çok fazla hayal kırıklığına uğradı.Bazı bölümlerde ağladım.Kitabı bitirdiğimde ise içimi kocaman bir boşluk kaplamış gibi hissettim ve hüzünlendim.Nova'nın Daren ve Arın arasında kaldığını defalarca kez hissettik ancak Arın'a lordu olduğu için bağlı olduğunu aksine duygusal hiçbir şey hissetmediğini (aşk gibi)kesinlikle anlamış olduk.Nova Daren için bir çok fedakarlık yaptı bu kitapta.Daren kitap sonunda kaybettiği her şeyi geri aldı Nova sayesinde fakat benim içim çok buruk kaldı çünkü bir şeyler yarım kalmış gibi hissediyorum ve sabırsızlıkla dördüncü kitabı bekliyorum. Daren kazanırken Nova kaybetti.Nova oradan oraya savrulurken sesini kimse duymadı.Kendini bulmak istedi fakat lanetli olduğunu öğrendi.Naguelini ve Daren'i kaybetti,ikiz alev bağları koptu,krallığını ihanete uğrattı ve kalbimiz yüzlerce parçaya ayrıldı. "Ona aşık oldum."Ve şimdi onu tamamen kaybettim...
N. G. Kabal
N. G. Kabal
Deliler ve Cellatlar
Deliler ve CellatlarN. G. Kabal · Dex Yayınevi · 2024187 okunma
Filistin halkı çok istemiyor sadece bütün halkların istediğini :
Kendi toprakları üzerinde israil'in paryası olarak değil , onurlu, özgür ve bağımsız bir yaşam sürdürebilmeyi, işgale son verilmesini. 50 yıllık savaşların yurdundan ettiklerine kavuşabilmeyi. Evlerinde ne zaman baskına uğrayacaklarından tedirginlik duymadan karınlarını doyurmayı, sokaklarında tankların gölgesi olmaksızın dolaşabilmeyi. Zeytinlikleri yakılmadan zeytin toplayabilmeyi, ürünlerini ambargosuz satabilmeyi. Camilerinde yasaksız ibadet edebilmeyi. İçlerine tıkıştırıldıkları, dikenli tellerle çevrilmiş, birinden diğerine seyahat belgesi olmaksızın gidemeyecekleri ceplerde yapmaya mahkûm kılınmak istemiyorlar. Evet , bütün halklar gibi, özgürlüklüklerini ve bağımsızlıklarını istiyorlar ... Ve bunu alabilmek için onur, kararlılık ve öfkelerinden başka bir silahları yok.
“İlk kural bu kızım, kimseye asla ve asla güvenme.” Annesinin koyu renk gözlerine büyülenmişçesine bakmıştı. “Canım acıyor. Yardım et,” diye fısıldamıştı annesine. Kolunu kıpırdatamıyordu. “Yalnızsın Yakut. Ayağa kalk ve devam et. Acıtan şey öldürmez. Öldüğünde bunu bilirsin zaten.” Son cümlesini espri yapmış gibi kıkırdama eşliğinde söylemişti. Ardından arkasını dönüp gitmişti.
Reklam
144 syf.
·
Puan vermedi
Stoa felsefesi üzerine keyifli bir kitap
Çeviride bazı terimlerin dilimizde tam karşılığı olmasa da antik çağlarda böyle metinler ortaya koyabilmek gerçekten taktir edilesi. Marcusun kendine yazdıgı bu notlar kitap olma amacıyla yazılmamış bu nedenle çok dağınık bir yapısı vardı. Marcus bin yıl önce yaşamış bir imparator ve onun düşünceleri gerçekten ilgi çekici. Stoa felsefesi bazı noktalarda realistlikten uzaklaşıyor gibime geliyor. Biz ne kadar erdemli ve iyi bir insan olmak için çabalasakta ömür boyu bunu sağlamak pek gerçekçi değil ve fazla optimist geliyor bana. Yüksek duygu kontrolü çok sağlam bir mentalite getirir ancak götürdüğü bazı şeyler de var uzun vaadede hissizleşmek gibi. Şikayet etmek ile elimizdekilerin değerini anlamak arasındaki ince çizgideyiz aslında. Ne tarafa yönelsek hayatımız o yöne doğru yöneliyor. Hayat kısa ve her an bitebilir kitabın özü bu temel üzerine kuruluydu. Çok fazla yerin altını çizdim. Bir kitap değilde kendini sorgulayan birinin zihninden akan düşünceleri okumuş gibi hissettim. Pek çok kez aynı fikirler kendini tekrar ediyordu. Aynı bizim kendi fikirlerimizin kafamızda sürekli döndüğü gibi.
Kendime Düşünceler
Kendime DüşüncelerMarcus Aurelius · İş Bankası Yayınları · 202215,1bin okunma
öyleydi.
Ya da sadece masum , hayata ürkek bakmaktan yorulmuş,onu kendi adına koruma altına alıp dünyaya güvenle bakma arzusunu sağlayacak birini arıyordur belki de bilemem.Bu zamana kadar ona tutkuyla bakacak ilgilenecek birini arıyordur belki de bilemem.Gözünün içine bakıp ellerini sıkı sıkı tutup seni önemsiyorum diyen birini bekliyordur belki de, kendini ciddiye alan, fikrine saygı duyan,onu kırmayan incitmeyen kafasını göğsüne koyacak birini arıyordur belki de bilemem. Dünyasında kendisiyle ne yaşıyor bilemem.Ama tek bildiğim şey ona bunu sağlayacak kişinin ben olmadığım. Hep böyle olmadı mı zaten?Oldu. Ama hep. Nedenini soran olmaz, herkes sonucuna bakar.Sonuca varmadan önce onun ne çektiğini kendinden başka kimse bilmez tabi. O düzeye gelme aşamasını kimse umursamaz.Ailen hariç.Ya da ailen olacağın sandığın kişi. Gelip geçici hayat. Önemli olan bu hayata güzel bi iz bırakıp, ebediyete gitmek değil miydi zaten?Öyle olmalıydı...
Her gün seni düşündüm. Bunu ve yokluğumu nasıl telafi edeceğimi düşündüm.
Sayfa 27 - Artemis Milenyum 1. Baskı Ocak 2024 - ÖlümKitabı okuyor
Düşündü. İngilizce'deki "pain" kelimesiyle, Fransızca'daki "pain" kelimesini düşündü. Biri "acı", diğeri "ekmek" demekti. Barbaros bunu sıradan bir tesadüf olarak değerlendirmeyecek kadar sarhoş ve yalnızdı. Acı, insanın hayat tarlasında biçtiği buğdaylardan pişirdiği ekmekti. Dolayısıyla sabah kahvaltısı kadar kaçınılmazdı.
Sayfa 88
“Sahip olmak - Yapmak - Olmak sana hakim olan bir değerler dizilimi; çürümüş bir insanlığın efsanevi değerlerinin tam bir özeti ve başına gelen tüm felaketlerin ve dertlerin kaynağıdır.” “Bu,milyonlarca insanın ortak zihniyetidir. Bunu tersine çevirmen gerekiyor! Yeni insanlığın değerler dizilimi; Olmak - Yapmak - Sahip olmaktır. Ne denli çoksan, o denli çok yaparsın ve o denli çok şeye sahip olursun.Sahip olmak ve olmak, varoluşun farklı düzlemlerinde bulunan aynı şeylerdir.”
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.