kitab’ul Buhran kitabı, Farabi’nin Aristoteles’in mantığını yorumlayarak İslam felsefesine kazandırdığı en önemli (bana göre) eserdir. Bu kitapta Farabi, burhanî kıyasın doğru; kesin bilgi verdiğini ispatlamış ve bunu metafizik, ahlak ve siyaset felsefesine de uygulamıştır. burhan teorisini ortaya koyarak felsefenin ideal yöntemini tanımlamış ve erdemli toplum düzeninin de burhanî düşünmeye dayalı olduğunu göstermiştir.
ek olarak burhan teorisi benim de isim babalığımı yapmıştır. saygıyla.
Kitabı okurken hem çok düşündüm hem de çok duygulandım. Nietzsche’nin yaşadığı acılar, reddedilişler ve yalnızlığı beni çok etkiledi. Breuer’in ise Nietzsche’den aldığı ilhamla kendi hayatını değiştirmeye çalışması beni çok umutlandırdı. Kitabın dili akıcı ve sade, üslubu ise akademik ve edebi arasında bir denge kuruyor. Kitabın sonunda ise Nietzsche’nin ağlaması beni çok şaşırttı ve duygulandırdı.
Kitabın bana verdiği en önemli mesaj: insanın kendini tanıması ve değiştirmesi için gerekli olan cesaret ve irade olduğunu düşünüyorum. Ayrıca, felsefenin insan hayatına nasıl ışık tutabileceğini ve psikolojinin insan ruhunu nasıl iyileştirebileceğini de gördüm. Kitabın hiçbir yönünü beğenmediğim söylenemez, ancak bazı yerlerde diyalogların çok uzun olduğunu ve hikayenin akışını yavaşlattığını düşündüm.
Kitabı herkese tavsiye ederim, özellikle de psikoloji ve felsefe ile ilgilenenlere. Kitap sizi hem eğitecek hem de sarsacak
Irvin Yalom’un felsefe ve psikolojiyi birleştirdiği etkileyici bir kitap. Kitapta, 17. yüzyılın özgür düşünceli filozofu Spinoza ile 20. yüzyılın Nazi ideoloğu Rosenberg’in hayatları paralel olarak anlatılıyor. Spinoza, Yahudi cemaatinden dışlanmış, doğa ile Tanrı arasında bir bağ kurmuş ve mantığın gücüne inanmıştır. Rosenberg ise Hitler’in sadık bir yandaşı olmuş, Yahudilerin soykırımında rol oynamış ve Spinoza’nın eserlerine takıntılı bir şekilde ilgi duymuştur.
Yalom, bu iki zıt karakterin iç dünyalarını ve motivasyonlarını psikoterapi deneyimlerine dayanarak okuyucuya aktarıyor. Spinoza’nın mantıklı ve tutarlı felsefesini, Rosenberg’in çelişkili ve fanatik düşünceleriyle karşılaştırıyor. Aynı zamanda, insan doğasının, bilgelik arayışının ve felsefi bir yaşam sürmenin zorluklarını ve tehlikelerini de gözler önüne seriyor.
“bir şeyin korkutucu, değersiz, arzu edilesi ya da beş para etmez olduğuna karar veren zihindir, dolayısıyla değiştirilmesi gereken şey sadece ve sadece zihindir."
Dinin belirgin amacı ruhsal dengeyi muhafaza etmektir. Zira doğal insanın, bilinçli fonksiyonlarının her an içinden veya dışarıdan gelebilecek ve kontrol edilmesi mümkün olmayan olgularla engellenebileceğine dair, yine gayet doğal bir “bilgisi” vardır. Bu nedenle, gerek kendisi, gerekse başka insanlar için önemli sonuçlar doğurabilecek zor bir
“İtiraf etmem gerekir ki iyi eğitilmiş bir erkek bulmak, iyi yetiştirilmiş bir kadın bulmaktan daha zordur.” cümleyi doğrudan okuyunca çok şey ifade etmeyebilir ama kitabın tamamıyla özdeşleşmiş harika bir cümle.
Şibumi
Trevanian
“Hakkımız olanı alamadığımız ya da önem verdiğimiz bir insan beklentilerimiz doğrultusunda davranmadığında yaşanan duygu kızgınlıktır. Böyle bir duygunun salt o olaya ilişkin olarak yaşanması insan doğasının gereğidir. Ancak, bu gibi olaylar «yaşam boyu insanlar zaten hep beni engellediler!» ya da «insanlar zaten bencildir!» biçiminde yaşanıyorsa, o zaman durum farklıdır ve bu tür genellemelerin gerisinde kişinin geçmişinden getiregeldiği kızgınlıkların birikimi bulunur. İnsanlar vardır, araba sürerken kırmızı trafik ışığıyla karşılaştıklarında, ya da fazla kalabalık bir caddede yürürken de kızarlar. Bu gibi duygular zaten öfkeli olan bir insanın öfkesine gerekçe araması sonucu yaşanır.”