Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
... Ben de, "Başka bir isteğiniz var mı?" diye soran papyonlu genç garsona bir Türk kahvesi sipariş veriyorum. Bütün dünyanın Türk kahvesi olarak bildiği ve burada Türk memleketinde kahve denince ilk akla gelen o olması lazım gelmesine rağmen neden Türk sıfatı taktığımıza o an hayret ediyorum.
Sayfa 36
Hazret-i Süleyman'ın meseller dünyasından taşan bir ahenkle cenneti yeryüzüne, ahreti dünyaya bağlayan Evliya'nın nezaketi, tıpkı kendi yazdıkları gibi tarihte kaldı. Cennete benzer başka yer bulunursa, bulunmazsa tartışması artık iki arşın toprak bulunursa hemen üzerine çimento dökerek cansız hale getirme çabasına dönüştü. Karın bulunması, insanlığın bulunmamasıyla birleşince kendini sultan sananların hoyratlığına terk edilen ölüm döşeğinde bir şehir ortaya çıkıyor. Tek bir farkla. Eskilerin Süleymanları abat ederdi, şimdinin sultanları berbat ediyor.
Sayfa 53
Reklam
... ''Kim ki bu adam? " dedim. "Rüyası cihanı tutmuş bir ademoğlu, gezer ve yazar" dedi. "Neden gezer?" dedim. "Peygamber öyle emretti" dedi. "Neden yazar?" dedim. "Paşa gönlü öyle ister" dedi. "Adını bilmeyiz de nasıl hitap ederiz öyleyse?" dedim. "Ad dediğin nedir ki? Bir ana baba uydurması. Evlat beğenmezse ismini, alıverir zatından kalbinin istediğini" dedi. "Onun kalbinin istediği neymiş ki?" dedim. "Seyahatname adında bir eser düzmek için kendini paralar bir Evliya Çelebi'dir" dedi.
Sayfa 19
Tarihin rutubeti
Zaten bildiğimiz tarihin havasındaki rutubete sebep de bu değil midir? Her bilgi kırıntısı, ardında zincirleme bir bilinmezlik ağı taşır ve bilemediklerimizin puslu dünyasında bildiklerimizi değil, seçebildiklerimizi tarihî gerçeklik gibi anlatırız.
Sayfa 85 - Sapiens YayınlarıKitabı okudu
Bir zaman yağlıboyayla yastık yüzleri resimledim. Hani şu eski evlerde misafir odalarında koltuk, kanepe arkalarına, divanlara konulan parlak kumaşlı köşe yastıklarından... Renk renk ipekli kumaşlar üstüne gül, menekşe, kedi, manzara, özellikle ençok ay ışıkları yansıyan romantik görünüşlü göl resimleri yapıyordum. Bursa Kapalıçarşı’sında bir
- İslam'ı bilmiyorsunuz, dedi . Sorduk niçin diye ve o anlattı. 0 zaman anladım ki bilmiyor değil yapmıyorduk. Bildiklerimizi uygulamıyorduk. Camide saf olmasını bilmiyorsunuz, dedi ve kendisinin birkaç yıldır öğrendiği, bizimse doğma büyüme bildiğimiz "saf"ı anlattı. Omuzların nasıl birbirine kenetlenmesi gerektiğini, bu konudaki hadis-i şerifleri ve sahabenin nasıl saf oldugunu. Ve ilave etti. Camide birine bu amaçla omuzumu dayadığım zaman benden kaçıyor! Ankara'da, Bursa'da, İstanbul'da hep aynı şeyle karşılaştım.(Sözün burasında Rasim Özdenören söze girdi. -Bir gün dedi, camide, isteyerek değil, kendiliğinden, nedense, tıpkı Muhammed'in anlattığı gibi, omuz omuza, sıkı sıkıya saf tuttuk cemaatle. Tam namaza durulacakken cemaatten birisi "Ne yahu, dedi, şu kadar boş yer varken böyle sıkışıyoruz". Bunun üzerine iki kişi arkadaşı safa geçti. Bizim saf ise aralanarak şeytana yol açtı.)
Reklam
Evliya Çelebi’ye Babasından Öğüt
Bir gün “Hoş geldin Bursa seyyahı, sefa getirdin” dedi babam. Oysa benim nereye gittiğimi kimse bilmiyordu. Ya da ben öyle zannediyordum. “Babacığım! Bu fakirin Bursa’da olduğunu nereden bildiniz?” deyince babam: – Sen 1050 senesi Muharrem ayında kaybolduğun gece, ben nice etkili dualar okudum. O gece rüyamda seni gördüm. Bursa’da, Emir Sultan
125 öğeden 111 ile 120 arasındakiler gösteriliyor.