Bana büyük romancı Kemal Tahir'den ilk söz açan da odur. O yıllarda Kemal Tahir'i henüz kimse bilmiyordu. On iki yıl hapse mahkum edilmiş olan Kemal Tahir, bu süre içinde arı gibi durmadan çalışmış, sarı defterler dolusu materyal biriktirmişti. Gerçi bazı gazetelere takma adlarla tefrikalar yolluyordu. Ne var ki, bunlar sırf para kazanmak için çırpıştırılmış şeylerdi. Ünlü yazarın, edebiyat dünyasını ilk etkileyen eseri o zamanki Tan gazetesinde tefrika edilen "Göl İnsanları" oldu. Adı yine takma idi. Cemalettin Mahir imzasıyla çıkan bu hikayeleri okumuş, hayran olmuştum. Bu hayranlığımı Orhan'a açtım. Meğer o, yazarı Bursa hapishanesinden tanırmış. Mektuplaşırlarmış. "Asıl adı Kemal Tahir'dir. Dört romanı var ki, roman derim sana. Piyasaya çıktığı anda bütün romancıların, ben dahil, canımıza ot tıkanır . Tezgahta olan yedi sekiz başka romanı da caba" demişti.
Yıllar sonra aynı Orhan Kemal'in, aynı Kemal Tahir için ileri geri konuştuğunu duyunca inanamadım. Geçici bir öfke ürünü saydım. Ama yabancı bir konsoloslukta verilen bir kokteylde Kemal Tahir'i selamlamayışı, onunla konuşmayışı üzerine, aramızdaki dostluğa güvenerek, Orhan'ı kenara çektim.
Ve o zaman sinsi bir taktikle onun da nasıl kandırıldığını gördüm. İşin, sevinilecek yanı, o da gördü. Kemal Tahir'in mertliği, dik sözlülüğü ve meslekteki su götürmez ÜSTÜNLÜĞÜ, Orhan Kemal'in de bal gibi tuttuğu şeylerdi. Mesleki kıskançlık denen şeyinse onda zerresi yoktu. Önünde sonunda, bu köksüz ve anlamsız dargınlık kalkmalı idi. Kalktı da. Orhan Kemal, böylesine de pırıl pırıl bir insandı.
Sayfa 122 - BİLGİ YAYINEVİ