Oblomov; hepimizin içinde bir yerlerde ondan parçası olan, okuduğum en farklı kitap karakterlerinden biriydi. Gonçarov, Oblomov aracılığıyla Doğu’nun insanını özetlemiş aslında. Önsözde de dendiği gibi “Avrupa, hayallerini gerçekleştirmek için kuran insanların ülkesidir. Orada gerçekleşemeyen hayal bir acı kaynağı, bir tragedya konusudur. Doğu’da ise hayal bir keyif, bir gerçekten kaçma vesilesidir. Doğulu, geviş getirir gibi, kendi içinde başlayıp kendi içinde biten, hedefsiz, başıboş hayaller kurar.” Bu önsöz, benim için kitabın en güzel özeti. Oblomov biziz, bizden bir parça, çevremizden biri. Tertemiz kalbi, zekası var ama bunları yapmak için bir motivasyonu yok.
Peki neden Ştlotsluk değil de Oblomovluk tercihimiz? Kitabın ilk sayfalarında hep bunu düşündüm. Oblomov neden böyle? Neden hareketsizlik, hayalleri gerçekleştirmektense hayal kurmak onun için daha cezbedici? Hatta kimi zaman bizim için de kimi durumlar böyle. Neden harekete geçemiyoruz?
Soru işaretleri ilerleyen sayfalarda gideriliyor. Oblomov’un Rüyası bölümü o tatlı tatlı hayal kurup tüm gün yatış nedenlerini gösteriyor bize. Evet, Oblomovluk... Geçmişten şimdiye devam eden bir tembellik hastalığı...
Bizi biz yapan en önemli etken çevremiz, ailemiz. Oblomov’u Oblomov yapan da buydu. Doğu’nun insanının kaderi buydu ama değiştirmek de onun elindeydi. Ama o ne yapıyordu, üşeniyordu.
Kitap, hem kendime hem toplumuma hem Rus halkına ayna tuttu. Oblomov gibi bir karakteri hafızama kazıdı, bana kazandırdı. Oblomovlar var, hem içimizde, hem etrafımızda. İçimizdeki potansiyeli gün ışığına çıkarmamız, Oblomovluktan kurtulmamız dileğiyle...