Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Geçici ayrılık benimkisi, İlkyaz çiçeğine gebeyim. Ağıtlar yakmayın adıma, Ben ölmedim, ölmeyeceğim. Sıcak saklayın gecelerimi, Karlar altından çıkıp geleceğim. Düşlerinizin ateşinden, Ilık bir rüzgâr gibi eseceğim. Demlice bir çay koyun üstüne, Aç çocuk gibi besleyin sobayı, Nasıl tütüyorsanız gözlerimde, Öylece tütsün buharı. Uzunca serin yatağımı, Boyunca uzansın ayağım. El aman deyince gece, Usulca kıvrılır yatarım. Can, canım, canlarım, Hazır mı koynunuzdaki yerim? Gün olur gecikmiş çocuk gibi, Bağıra çağıra gelirim.
Kitabı Tekrar Okumama Neden Bir Alıntı..! :)))
O, boyuna soruyordu: – E, daha ne var ne yok bakalım? – “Az pilav, fasulyeli.” İyilik sağlık yani... – Memleketin gidişini nasıl görüyorsun? – Fasulye, suyu bol olsun. – Sen bugün hep mecazlı konuşuyorsun. Partiler hakkında ne düşünüyorsun? – Aşure... Bir aralık, – Bursa’da ne işin var da geldin? dedi. Ben de temiz kalple, kendiliğimden
Reklam
- Menkıbe - Eski devirde paşanın biri dalkavuğunun zekâsını, kudretini misafirlerine göstermek için huzuruna çağırır, sonra da patlıcanı medhetmeye başlar. Hiçbir sebzenin bu kadar çeşitli yemeği olmadığını, hepsinin ayrı lezzette bulunduğunu, her yemeğin kendisine göre olan güzelliğini birer birer sayarken, dalkavuk da aynen iştirak ile Paşa'yı teyid eder dururmuş. Aradan bir çay faslı gelip geçtikten sonra, Paşa, sözü yine yemekten açarak patlıcana getirmiş ve bu defa patlıcanın şeklinin biçimsizliğinden, çekirdeğinden bahsedip, hatta "acı patlıcanı kırağı vurmayacağı" darb-ı meseleni öne sürerek, "Böyle bir söz hangi sebze için söylenmiştir? Doğrusu hiç hoşlandığım şey değildir!" diye patlıcanın aleyhinde söze devam etmeye başlamış. Dalkavuk da: "Doğrudur efendim, hakikaten bir kere acısına tesadüf ederseniz, ömrünüzde bir daha patlıcan yemezsiniz" gibi yâveler savurunca, Paşa birden kızıp: "Yarım saat evvel patlıcanı medhettim, iştirak ettiniz; şimdi beğenmediğimi söylüyorum, yine beni tasdik ediyorsunuz. Bu ne biçim mizaçtır, nasıl karakterdir?" deyince, dalkavuk hemen şu cevabı vermiş: "Paşam! Ben zât-ı âlinizin dalkavuğuyum, patlıcanın değil!" (Mahir İz, Yılların İzi, sh. 140, İstanbul, 1990)
Yaşanmış Hikayeler / Sabri
Uzun yıllardır bu sevinçli haberi bekliyordu. Sanki ayakları yerden kesilmiş heyecanından uçuyordu. Hemen beyine, annesine, ne bileyim, onun derdini yüklenen herkese bu müjdeli haberi vermeliydi. Hızlı hızlı hastane merdivenlerinden indi. Gördüğü herkese gülümsüyordu. Kapıdaki dilenci çocuğa çıkarıp 20 milyon verdi. Çocuk şaşkınlık içinde gözleri
Sayfa 301 - Erkam YayınlarıKitabı okudu
"Oysa gece... Gece her şeyin her an olabileceği bir zaman dilimi,"dedim. "Bazılarının aklına gece deyince uyku gelir," dedi Gece."Onlar geceyi bilmeyenler..." dedim.
Sayfa 111Kitabı okudu
Du bakali n'olecak?
Boğaziçi’nin Karadeniz Boğazına yakın Anadolu yakasında, deniz kıyısı üstünde bir çayevi… O çay evinin hemen bütün müşterileri, hep o semtin insanları olduklarından ve oraya sık sık geldiklerinden birbirlerini tanırlar. Çoğu da emeklidir. Emekli olunca konuşmaları doğal olarak geçim sıkıntısı, pahalılık, sürekli zamlar vb konular üstüne oluyor. O
Reklam
Bu bensem gelişim gidişim bir şikâyetse katlanıp küreye uzanmış uzun gövdemi bir yatağın ölümü süsleyen secdesine durmuşsam kapıya çağrılan karaltının omuz başından uzakta bir şehir tastamam bir şehir geliyor omuzlarını titretip bir yanlış doğru olmayan anne gibi gizlenmiyor bu asır onun başından güneşte dipsiz kova beni seçmiş beni
126 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.