Sahip olmamız gereken ilk şey, edep değil miydi?
Peki, birkaç dede öncemiz nasıl yaşıyordu? Bırakın insana karşı olanı, eşyaya bile edeplerini korurlardı:
- 'Kapıyı kapat, kapattım,' denemez; Allah kimsenin kapısını kapatmasın; 'Kapıyı ört' yahut 'sırla' denirdi.
- Kapı hızlı örtülemez; hafifçe, sessizce örtülürdü.
- Lambayı,
Abdal hali değişen demektir apta ise değişmeyen dir
Abdal anlamak aptal ise anlaşılmak
Abdal iyiliğin peşinden koşar aptal ise çıkarınin
Abdal anlar ve susar aptal anlamaz ama yine konuşur
Abdal dünyadan kurtulmaya aptal dünyayı kurtarmaya çalışır
Abdal yaptığı kötülükten ,aptalsa yaptığı iyilikten pişman olur
Abdal yapmadığı iyilikten aptal yapmadığını kötülükten pişman olur
Abdal düşteyken uyarılınca uyanır ve utanır ,aptal ise ne uyanır Nede utanır sayiklamaya devam eder
Abdal tebessüm etmeyi ,aptal siritmayı sever Abdal sevdiğini beğenir ,aptal ise beğendiğini sever
Abdalaptalı bulunca susar ,Aptal bulsada bulmasa da konuşur
Güzel deyince aptalın aklına kadın gelir ,kadın deyince Abdalin aklına güzel
Abdal'ın Namazı kaçırma ihtimali yoktur aptalın ise bahanesi çoktur
Abdal soru sormayı aptal cevaplamayı sever Abdal caya karisip erimek ister , aptal cay kasigi gibi orda kalmak
Abdal kar tanesi gibi yumuşak konuşur, aptal dolu gibi sert
Abdal az kişiye çok ,aptal çok kişiye az değer verir
Abdal azı bulsa sevinir ,aptal çoğu bulamazsa üzülür, Abdal düşünmekten uyuyamaz aptal uyumaktan düşünemez
Abdal yüreği sarsılınca kendine Gelir ,aptal yer sarsılsa da kendine gelemez
Yusuf çaresiz, "Şu kahveye girelim bari kardaşlar!" dedi.
Dedi ya, içi de gitmedi değil. Yallah deyince üç çay içmeleri gerekecekti. Üç çay! Al sana masraf kapısı...
Büyüklenmeci Olmayan Bir Özgüvenin Sahibi Olarak Said Nursi..
“Bir kaç defa ziyaretine gittik. Fakat hiç konuşmuyordu. Yatağı bir tahta ranzada idi.
Duvara asılı bir torbada Kuran-ıKerim vardı.
Başka bir kitap görünmüyordu. İlk gidişte bize çay yaptı ve verdi. Amma, kederli duruyor ve konuşmuyordu.“Nasıl yapalım da konuşturalım, bir mesele
1970'li yılların başında, Donanma Çay Bahçesi'nin
masalarından birinde oturan iki gencin yanına konuk oluyoruz.
Genç adam sevgilisine "Civciv," genç kız da ona "Çılgın" demektedir.
İki sevgili de baraj sınavını geçmiş, asıl sınava hazırlanmaktadır.
Çılgın kararlıdır, sanat tarihi sınavında Civciv'i yanına oturtacak
ve
Önümde boş bir kâğıt, hayalimde bir zeytin bahçesi.
İki kelimeyi bir araya getirmeyi ölümcül bir meseleye dönüştüren biri için bu sayfayı yazıyla doldurmak, bir sayıklama anlamına gelecek biliyorum. Hele de o yazı Kudüs için olacaksa.
Ama olsun. Ben ismimi bir kâğıda Kudüs’le yan yana yazayım da nasıl olursa olsun.
Öyle olsun ki “Son bir
“1954 seçimlerine giderken doların resmi kuru 280 kuruştu ama piyasada 20 liraya fırlamış, çivi, çay, kahve sıkıntısı çekiliyordu.
Menderes, İzmir’de köylülere yaptığı seçim konuşmasında: ‘Evet, hazinede altın yok ama biz o altını hazinden çıkardık ve karınızın gerdanına taktık!’ diyordu.
Paranın değerinin düşmesini ise köylüye şöyle izah ediyorlardı: ‘Karının boynundaki, beşibirliğin değeri 1950’de kaç idi?’
Köylü saf saf, 450 lira...
Şimdi kaç lira? 750 lira... Deyince, ‘Size nasıl kazandırdığımızı gördünüz mü? Diyor, köylü de onları alkışlıyordu.”
geçici ayrılık benimkisi
ilkyaz çiçeğine gebeyim
ağıtlar yakmayın adıma
ben ölmedim ölmeyeceğim
sıcak saklayın gecelerimi
karlar altından çıkıp geleceğim
düşlerinizin ateşinden
ılık bir rüzgar gibi eseceğim
demlice bir çay koyun üstüne
aç çocuk gibi besleyin sobayı
nasıl tütüyorsanız gözlerimde
öylece tütsün buharı
uzunca serin yatağımı
boyunca uzansın ayağım
el aman deyince gece
usulca kıvrılır yatarım
can canım canlarım
hazır mı koynunuzdaki yerim
gün olur gecikmiş çocuk gibi
bağıra çağıra gelirim ...
Bir dervişe mahallesinde bir evde yangın çıktığını söylerler. O da kendi evi olabilir endişesiyle: "Kimin evi acaba?" diye sorar. Haberi getiren kişi: "Azizim sizin ev değil!" deyince bizim derviş: "Elhamdülillah" der. Fakat bu şükür ifadesi için, uzun yıllar boyunca tövbe eder; Allah'tan af diler. Söylediği şey ne ayıptır, ne de günah; sonuçta Allah'a şükretmiştir. Fakat tövbe etmesinin bir sebebi vardır: Başka birisinin evi yanarken, bunun kendi evi olmayışına bencil bir şekilde sevindiğini düşünmüştür.
“Oysa gece... Gece her şeyin her an olabileceği bir zaman dilimi,” dedim.
“Bazılarının aklına gece deyince uyku gelir” dedi Gece.
“Onlar geceyi bilmeyenler...” dedim.