Kitap çıktığında maalesef tatildeydim, ama şanslıyım ki bir süre İngilizce okudum. Eve döner dönmez büyük bir heyecanla aldığım kitap, çeviri bakımından beni hayal kırıklığına uğrattı. Maalesef artemis'e böyle konularda güvenemiyorum. Ama yiğidi öldür hakkını yeme diyorlardı değil mi?
Neyse kitaba geçeyim
Clary, Jace'i düştüğü durumdan kurtarmak için onu bıçaklamak durumunda kalmıştı hatırlarsanız, ve şimdi Cennet Ateşi Jace'i kasıp kavuruyor. Onu kontrol etmek için yardım alabileceği tek kişi de Simon'ın ev arkadaşı Jordan. Tamam belki de Jace kapalı ortamda çalışamayacak kontrolsüz ya da açık alanda çalışmayacak kadar isteksiz, ama ezeli düşmanı elini kolunu sallaya sallaya enstitüleri yerle bir ederken bunların bir önemi yok. Bu seferki savaş daha zorlu, kayıplar daha fazla, tutku ise dorukta, ve acı, kendinizi sayfalara göz yaşı akıtırken bulabilirsiniz. Bu sefer gölge avcılarının karşılarındaki düşman sadece Sebastian değil, aynı zamanda amacından sapmış, benliğini yitirmiş ama görüntülerini koruyan sevdikleri. Öldürmesi en zor insanlar. Sebastian'a gelince, yeri tespit edilemiyor. Müttefiklerine asla doğru soru sorulmuyor, ve Sebastian kral tahtına oturduğunda Clary'nin kraliçesi olmasını istiyor. Yapılacak fedakarlıklar, ödenecek bedeller , solmuş hafızalar ve Cennet Ateşi gibi parıldayan aşklara dolu bu sayfalarda, ağlayacak, gülecek ve yeniden aşık olacaksınız. Bu efsanevi serinin tarihe kazınacak finalini kaçırmayın