Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Sevgili Bilge, Bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanmadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz
Sayfa 383 - İletişim Yayınları - 22. Baskı/2012Kitabı okudu
Sevgili Bilge, Bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanmadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı.
Sayfa 383
Reklam
Sevgili Bilge,
Bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanmadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı. Sana, durup dururken yazmak zorunda kalmasaydım. Bütün meselelerden kaçtığım gibi uzaklaşmasaydım senden de...
Sayfa 385 - iletişimKitabı okudu
"Kalp ruha demiş ki: Ben severim, âşık olurum; ama acısını nedense hep sen çekersin. Ruh da cevap vermiş: Sen yeter ki sev!" Şems-i Tebrizi
Sayfa 119Kitabı okudu
Sevgili Bilge, bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanamadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı. Sana, durup dururken yazmak zorunda kalmasaydım. Bütün meselelerden kaçtığım gibi uzaklaşmasaydım senden de..
•• “Kalp ruha demiş ki: Ben severim, âşık olurum; ama acısını nedense hep sen çekersin. Ruh da cevap vermiş: Sen yeter ki sev!” ••
Sayfa 119Kitabı okudu
Reklam
''Akıllı iki kız kardeş varmış, bilgiye açlarmış ve okullarındaki, etraflarından aldıkları bilgi yetersiz olmuş. Yörelerindeki en büyük bilgeye gitmeye, ondan da bilgi almaya karar vermişler. Bilge adam kızların sorduğu bütün soruları bilmiş. Kızlar daha fazla bilgi almak için bir süreliğine daha bilgenin yanında kalmışlar. Ama sonra bilgenin her sordukları soruyu bilmelerinden sıkılmışlar. “Bilgenin dahi bilemeyeceği bir soru bulalım” demiş birisi. Kızlardan biri, bilgenin bile bilemeyeceği bir soru buldum diye sevinmiş. Avucumun içine bir kelebek alacağım “Avucumun içinde bir kelebek var. Canlı mı, ölü mü?” diye bilgeye soracağım, ölü derse kelebeği serbest bırakacağım. Canlı derse, avucumu hafifçe bastıracağım. Kızlardan biri avucu kapalı bilgeye uzatmış ve sormuş: – Avucumun içinde bir kelebek var; bilin bakalım canlı mı, ölü mü? Bilge, kızın gözlerine uzun uzun bakmış ve cevap vermiş: – Senin elinde kızım senin elinde… Hayat akarken; iyi veya kötü, güzel veya çirkin, doğru veya yanlış, mutluluk veya hüzün, avucunuzdaki kelebek gibi senin elinde.''
“Hayat çok kısa” diye cevap vermiş bilge, “yerleşmeye değmez.”
Sevgili Bilge ,
Sevgili Bilge, Bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanamadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı. Sana, durup dururken yazmak zorunda kalmasaydım. Bütün meselelerden kaçtığım gibi uzaklaşmasaydım senden de...
Sayfa 383 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Merhum Mahmud Sâmi Ramazanoğlu'na "Evde televizyon bulunması caiz mi?" diye sormuşlar. İki kelimelik bir cevap vermiş: "Huzura manidir". Huzur, yani kalbin dinginliği, mânevî istikrarı ve sükûneti...
Reklam
Genç balıklar, ihtiyar balığa sormuşlar: "Kuzum, su diye bir şeyden bahsediliyor. Göstersene şunu bize!.." İhtiyar balık cevap vermiş: "Siz ondan başka bir şey gösterin ki, bende size onu gösterebileyim." İşte Allah'ın hakikati böyledir. Hem herşeyde O, hemde gösterilemez. O'nu bedahet duygusu görür. İman tam olduğu zaman ispatı kovar ve kendi başına kalır.
Sayfa 11 - Büyük Doğu YayınlarıKitabı okudu
Bir gün yaşlı bir çifte sormuşlar: “Tam altmış beş yıl... Bunca yıl nasıl ayrılmadan nasıl evli kaldınız?” Yaşlı çift cevap vermiş: “Bizim zamanımızda bir şeyler tamir edilirdi, çöpe atılmazdı.” Peki, günümüzde böyle mi? Asla. Herkes birbirinin açığını arama, kusurunu bulma peşinde. Bu yüzden de birbirini sevmeyi unutan insanlar biliyorum. Herkesin ilişkisine ve hayatına aldığı kişiye baktığı açı resmen şu, “Amaan, olsa da olur, olmasa da.” Tam olarak bu. Ne varsa eskilerde var diye boşuna dememişler. Sahi, ne varsa eskilerde var.
“… Mevlana'ya sormuşlar ; kişinin değeri nedir? cevap vermiş ; aradığı şeydir ..’'
Hiçbir şey bana gerçek gibi gelmiyor... kendimden ve şu duvarlardan başka... Evet ya da hayır demem de inandı­ğımdan değil, sırf bir cevap vermiş olmak için, hepsi bu! Gerçekten! Hayır dediğimde hemen aklıma bir "acaba" düşüyor. Gerçekten mi diyorum, "evet" olamaz mı ya?
En sevdiğim yeri...
Sevgili Bilge, Bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanmadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı. Sana, durup dururken yazmak zorunda kalmasaydım. Bütün meselelerden kaçtığım gibi uzaklaşmasaydım senden de.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.