"Genellikle üniversite birinci sınıflardan oluşan ve bir kısmı da dersimi almanın neden herkese zorunlu olduğunu düşünen öğrencilerimle dönem başındaki ilk karşılaşmamızda, onlara (en azından edebiyat açısından) liseye hiç gitmemiş olsalar anlaşmamızın çok daha kolay olabileceğinden bahsederim. Bunun temel nedeni kafalarının yıllar içinde
“Burada kalamam, geriye dönemem, ileriye gidemem” diye bitirdi sözünü çakır gözlü genç adam.
(O konuşurken tansiyonum mu yükseldi, şekerim mi düştü, anlamadım. İlk söz alışından itibaren sürekli tutunacak bir şey aradım. Hem ne dediğini iyi biliyor hem de diyeceğini iyi diyordu. Acele edişinde, herkesten önce söz alışında bir tuhaflık vardı. Ve
Neden Murakami neden, neden bu kadar güzel romanlarında bu kadar çok soru işareti bırakıyorsun? Tamam senin tarzın bu olabilir, kitaplarını okuduktan sonra okurlarının düşünmesini istiyor olabilirsin ama yine de bu kadar cevapsız soru işareti bırakmasan mı ki acaba diye de düşünmeden edemiyorum. Şöyle bir durum da var ki bu derece neden diye
hata bizde... karşımızda kim varsa ve içimizi biraz acıtsa onu suçluyoruz..
çevresinde dolanıp, hiç vazgeçmeden savaşıp, güzel cümleler kurarak laf anlatıp, güzel zamanımızı ikna, naif bir affetme isteği ve düzelecek birşeyler var umuduna pervasızca harcayıp, onu suçluyoruz... tükenen umutlarımız, yıkılan hayallerimiz ve karşılıksız bırakılan
Üsküdar'da Kaknüs yayınevinde rafları tararken adıyla hemen ilgimi çeken bir kitap oldu. Kitabın bu alanda bir ilk olduğu söyleniyor. Orjinal adı "Shared Sacred Stories" (Paylaşılmış Kutsal Hikâyeler) olup ve Manevi Rehberliğin Kalbi isimli bir konferanstaki sunumlardan oluşuyor. Yani 1 değil 15 yazar var karşımızda; psikiyatr, klinik ve