"Biz erkeklerin büyüyemediğini söyluyorsunuz!" diyerek doğrudan konuya girdi. "Erkek ya da kadın, insanların büyüdüğüne inanmak için, öncelikle, çocukluğumuzda ve gençliğimizde çabucak geçip gitsin istediğimiz bütün o anlamsız, boş pazar akşamlarının yan yana üst üste gelip, çamaşır deterjanı ve ütü kokmayan, sesinde bir futbol maçı hayhuyu barındırmayan yekpare bir insan bina edeceğine inanmak gerek. Buna inanıyor musunuz?"
Sessizlik...
"Bu ülkede pazar akşamlarının bir araya gelip, bırakın yetişkin bir insanı, herhangi bir şey meydana getirebileceğine inanıyor musunuz? Getirse getirse bir yenilgi meydana getirir, bir yıkıntı meydana getirir."
Sessizlik...
"Çünkü geçmiş bir insanı kuran değil, yıkan şeydir. Daha doğrusu bir yandan kurarken bir yandan yıkar. Hep bir savaş hali... Kapısız penceresiz binalar, devrilmiş sokak lambaları, yerlerinden fırlamış kaldırım taşları, bir enkaz olarak insan hayatı. Evet, büyüyemedik ama çocuk da kalamadık. Bir enkazız yalnızca.