"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Dili çok güzel, sade ve akıcı. Altı çizilecek ve alıntı yapılabilecek yığınla satır dolu bir kitap. Şahsen ben okumaktan büyük keyif aldım, yaşamın her alanından izler buldum. Hiç bitmesin istediğim “Bir Delinin Senfonik Dokundurmaları” isimli şiirini aşağıya alıyorum.
-Sevgi,
Kilidi olmayan tek hazinedir.-
-Sevgisiz kalp ışık girmeyen mabet
"Kocam dayak için, herşeyi bahane eder. Bir gece 'yemek tuzsuz olmuş' diyerek bana saldırdı. 8 aylık bebek, korkudan uyanıp ağlayınca onu da dövmeye başladı."
SON AYLARIN ŞİİRİ
Ben sevince yeryüzü arınır
Yüzüme vurur gölgesi
Yüreğim aşkla beslenen başaktır
Açılır
Soymak ister kabuğundan bedeni
Ben ağlayınca serçeler uçar
Dünya küçülür gözümde
Durur önümde bir hüzün serpintisi
Yayılır
Yıkmak ister acıdan kuleleri
Ben gidince öfkem ayaklanır
Dindiremez onu çocuklar bile
Köpürür taşar ama yalnız kalır
Morarır
Yalnızlığın verdiği sessizlikle
"Dedem beni eskiden bir camiye götürmüştü. Namazdan sonra imam, Arapça dualar okudu.İmam okurken dedem,öyle ağladı, öyle ağladı ki... Dedem ağlayınca, ben de kendimi tutamayıp ağlamıştım. Camiden çıkıp eve giderken,
-Arapça biliyor musun da, imamın dediklerine ağladın, dede? diye sormuştum.
-Ne imam Arapça biliyor, ne de ben... demişti.
-Öyleyse neye ağladın?
-Hiç ağlanmaz olur mu? İmam nasıl okuyordu, duymadın mı? Kimbilir, neacıklı, ne güzel şeyler söylüyordur!
Dedem, imamın sesini hatırlayıp yeniden ağlamaya başlamıştı. Benim de gözlerim sulanmıştı. Oysa imam, belki de sevindirici bir dua okumuştu.Ben bu olayı hiç unutamıyorum."
01:00
Uykusuzluktan kan çanağına dönmüş gözlerimle uykuyu reddediyor kendimi geçmişim ve hüznümün ortasında buluyorum bu gece savaşın kazananı hangisi olacak kim bilir hep beraber şahit olacağız zaman ilerledikçe uykusuzluğa daha fazla dayanamayıp gözlerimi kapatıyorum ve kâbus başlıyor geçmişim kafama silah dayatıyor içimde ki çocuk çığlıklar
Dedem beni eskiden bir camiye götürmüştü. Namazdan sonra imam, Arapça dualar okudu.İmam okurken dedem,öyle ağladı, öyle ağladı ki... Dedem ağlayınca, ben de kendimi tutamayıp ağlamıştım. Camiden çıkıp eve giderken,
-Arapça biliyor musun da, imamın dediklerine ağladın, dede? diye sormuştum.
-Ne imam Arapça biliyor, ne de ben... demişti.
-Öyleyse neye ağladın?
-Hiç ağlanmaz olur mu? İmam nasıl okuyordu, duymadın mı? Kimbilir, neacıklı, ne güzel şeyler söylüyordur!
Dedem, imamın sesini hatırlayıp yeniden ağlamaya başlamıştı. Benim de gözlerim sulanmıştı. Oysa imam, belki de sevindirici bir dua okumuştu.Ben bu olayı hiç unutamıyorum.