Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Herkesin ağlayası varmış. Bazen bana da öyle olur. Durduk yere ağlarım. Annem de gelir "Ağlama!" der. O ağlama deyince daha çok ağlamak isterim. Ağlayınca sakinleşiyorum, rahatlıyorum. Bıraktım çocuklar da ağlasın, sakinleşsin. Herkes kendine gelsin.
Sayfa 146Kitabı okudu
Baba kokusu bilmeyen çocuklar da biz. Gözlerimiz dolunxa yüreğimizde dolardı. Ağlayınca baba kucağına gidemedik diye mi; şimdi dünyanın bize bu hırçınlığı?
Reklam
"Babalar ağlayınca zaten hep kış gelir. Ama çocuktum. Çocuklar alçılarının üstünü örtmek istemez. Çocuklar kürekle toprak atmayı da bilmez. Zamanı gelince öğrenirler sadece. İçlerinde elektrikler kesilir. Küt diye!"
Ben ağlayınca serçeler uçar Dünya küçülür gözümde Durur önümde bir hüzün serpintisi Yayılır Yıkmak ister acıdan kuleleri Ben gidince öfkem ayaklanır Dindiremez onu çocuklar bile Köpürür taşar ama yalnız kalır Morarır Yalnızlığın verdiği sessizlikle
Peki, büyük kızlar ağlar mı? Ağlar. Büyük çocuklar, yetişkinler, kadınlar, erkekler, yaşlılar da ağlar. Ama büyük kızlar ağlayınca nedeni sorulmaz; "Ayıp," denir, "büyük kızlar ağlamaz."
Sayfa 119Kitabı okudu
“Dedem beni eskiden bir camiye götürmüstü. Namazdan sonra imam Arapça dualar okudu. İmam okurken dedem öyle ağladı, öyle ağladı ki... Dedem ağlayınca, ben de kendimi tutamayip ağlamıştım. Camiden çıkıp eve giderken, -Arapça biliyor musun da imamin dediklerine ağladın dede? diye sormuştum. -Ne imam Arapça biliyor, ne de ben... demişti.”
Sayfa 127 - Nesin YayıneviKitabı okudu
Reklam
Ölürsem babam ağlardı. Babalar ağlayınca zaten hep kış gelir. Ama çocuktum. Çocuklar acılarının üstünü örtmek istemez. Çocuklar kürekle toprak atmayı da bilmez. Zamanı gelince öğrenirler sadece. İçlerinde elektrikler kesilir. Küt diye!
Oğuz Han Menkıbesi.
Oğuz dini, "Oğuz Han" adlı bir kahramanla başlar. Türk an'anesi, "Oğuz Han"ın şeceresini bu suretle zaptetmiştir: Türklerin ilk ceddi "Türk Han", yahut "Ebülce Han" dır. Çadır yapmasını iptida düşünüp icat eden bu zattır. Bunun: "Tutuk", "Amlak", "Barsacar",
Büyümek
Çimenler Ip-ıslak Ben ağlayınca Bir serçe Konar pencereye Ben gülünce Gök masmavi Bakıyorum diye Bir gün Kapıyı çalacak Komşu çocuklar Ben yürüyünce İşte Böyle böyle Büyüyorum Bir gündüz geliyor Bir gece
Sayfa 8 - PDF
Batıcılar hep aynı yobazlık tornasından çıkmışa benziyorlardı. Kendilerine ne zaman Türk mûsikîsinden bahsedilse, bir taraflarına kızgın demir değdirilmiş gibi feryadı basıyor, ebeveyninin gözyaşı zaafını bebekliğinde öğrenmiş çocuklar gibi, 'çağdaşlık, Atatürk devrimleri' vs. diye ağlayınca her işlerini yaptırıyorlardı.
Sayfa 131Kitabı okudu
Reklam
Hakkıyla ağlayınca gülmeye başlıyorsun çünkü. Sanıyorum bu da bir çeşit mükâfat. Hıçkırıkla karışık, ağlamaya baskın vermiş bir gülümseme kaplıyor yüzünü. "Gülüyor mu, ağlıyor mu belli değil," dedikleri yere geliveriyorsun. Çok gülünce de gözden yaş gelmez mi zaten? Beni öyle görünce pek çok çocuğun annesi çekiştirdi ellerinden, götürdü onları. Biri ağlayınca çocukları götürürler, çocuklar ağlayınca da yine çocukları. Büyükler, çocukların zaten bildiği şeyleri biliyor olmalarına şahit olmak istemezler. Büyükler ağlayınca gidebilirler mi artık?
Sayfa 47
Dedem beni eskiden bir camiye götürmüştü. Namazdan sonra imam, Arapça dualar okudu. İmam okurken dedem, öyle ağladı, öyle ağladı ki... Dedem ağlayınca, ben de kendimi tutamayıp ağlamıştım. Camiden çıkıp eve giderken, - Arapça biliyor musun da, imamın dediklerine ağladın dede? diye sormuştum. - Ne imam Arapça biliyor, ne de ben... demişti. - Öyleyse neye ağladın? - Hiç ağlanmaz olur mu? İmam nasıl okuyordu, duymadın mı? Kimbilir, ne acıklı, ne güzel şeyler söylüyordur! Dedem, imamın sesini hatırlayıp yeniden ağlamaya başlamıştı. Benim de gözlerim sulanmıştı. Oysa imam, belki de sevindirici bir dua okumuştu
Sayfa 122
Bu kadar çok insanın duygularını ifade etmekte neden zorlandığını an- lamak için çocukken yaşadığımız koşullanmalara dönmek gerekir. Çoğu zaman çocukların duygularını ifade etmesine izin vermez, duygularını uy­ gun şekilde ifade etmeyi onlara öğretmeyiz. Bir de duyguların cinsiyete göre ifade edilmesine izin veririz. Kızların ağlamasına izin veririz, ama erkekler ağlayamaz. Erkeklere ağlayınca ((bebek" olduklarını öğretiriz; bu da üzün­ tü, acı veya pişmanlık hissettiklerinde onların utanmasına yol açar. Onlara korkuyu bastırmayı öğretiriz. Kızlar üzgün olabilir ama kızamazlar. Çocuk­larımıza neyi yapmamaları gerektiğini öğretiriz ama ne yapmaları gerekti­ğini öğretmeyiz. Duygularını nasıl bastıracaklarını öğretiriz ama nasıl ifade edeceklerini öğretmeyiz. Çocuklar son derecede hassastır, algıları açıktır. Nasıl davranmaları ge­rektiğine dair sürekli ''ipuçları" ararlar. Kişilikleri zaten ilk üç yılda gelişir; ondan sonra sadece çevreye adapte olmaya devam ederler. Sevgimizi ve onayımızı nasıl kazanacaklarını bilme çabasıyla, onlar hakkında söylediği­miz her şeyi dikkatlice dinlerler. Çocuklar onlardan ne beklediğimizi anlama, onu bize verme konusunda birer ustadırlar.
Ben ağlayınca serçeler uçar Dünya küçülür gözümde Durur önümde bir hüzün serpintisi Yayılır Yıkmak ister acıdan kuleleri Ben gidince öfkem ayaklanır Dindiremez onu çocuklar bile Köpürür taşar ama yalnız kalır Morarır Yalnızlığın verdiği sessizlikle
Sayfa 30 - Yapı Kredisi Yayınları
72 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.