Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Doğrusu ölüm düşüncesinden kurtulabilmiş değilim. Evet, aslında uzun süreden beri bir ölüyüm. Bütün bu yaptıklarım da saçma sapan işlerden başka bir şey değil. Sana gerçeği söylüyorum. Yaptığım çalışmalara çok değer veriyorum ama aslında hayat dediğimiz şeyin küçücük bir gezegenin üzerindeki bir küf zerresinden başka bir şey olmadığını düşünüyorum. Bizim büyük çalışma, fikir, iş dediğimiz şeylerin hepsi de sanki toz topraktan başka bir şey değil." daha az
Yalnızca eğitim, öğrenim görmemiş insanlar böyle değildir, aslında eğitimin pek bir yararı olmaz ya da ikincildir; cahillerden çok daha korkunç örnekler vardır; bir grup genç, şımarık zengin ya da ahmak züppe görürsün, çoğunluğu Cambridge'de ya da bizde doktora yapmıştır, selamlaşmalarla, dedikodulardan herkesin bildiği üç-dört saçma sapan haberin iletilmesiyle, kendilerine ilişkin bir-iki manasız olay ve iki-üç fesatlığın aktarılmasıyla geçen ilk bir saatten sonra bu tiplerin ne konuştuklarını merak edersin (bu tür insanların kaynadığı şatafatlı davetlerde ne konuşulduğunu hep merak etmişimdir). Fikirden, esinden, bilgiden, herhangi bir şeyi anlatabilecek yaratıcılıktan, sezgiden, diyalogdan ve hatta monologdan, kültürden ve mantıktan tamamen yoksun olduklarından, sık sık susup boğazlarını temizlemek zorunda kalacaklarını, uzun suskunlukları yüzünden rahatsız olacaklarını, mecburen yağmura ve bulutlara ilişkin çeşitli esprilere ve en ölü zamanlara, hatta doğrudan ölü doğmuş zamanlara özgü sıkıntılı sessizliklere tahammül edeceklerini zannedersin. Ama öyle olmaz. Ne konuştukları, neden, nasıl konuştukları bilinmez ama saatlerini, günlerini hiç durmadan konuşmakla geçirirler, geceler boyunca süren, sonu gelmeyen, manasız gevezelikler, üstelik de lafı birbirlerinin ağzından kapmaya çalışarak.
Sayfa 291Kitabı okudu
Reklam
"Belki senin icin hicbir sey ifade etmeyebilir ama beni istediğin her sey olarak görebilirsin. Istersen sevgilin. Istersen baban. Ne bileyim, kocan olarak bile görebilirsin. Dostun olarak görebilirsin, arkadasın olarak. Ben istediğin her sevin sıfatının altında olurum senin için." "Korhan." "Biliyorum cok saçma konuşuyorum su an." Derin bir nefes aldı. "Ama olurum iste"
Charles Darwin bile yaşamının sonlarında bir mektupta yazdığı gibi, teorisini çağının önceki doktrinleriyle bütünleştirmekte bir sorun görmedi: "Bir adamın ateşli bir Tanrı'ya inanan ve bir Evrimci olabilmesinden kuşku duymak bana saçma görünmektedir. Bir insanın Tanrı'ya inanan olarak adlandırmayı hak edip etmediği, bir not için çok fazla büyük bir konu olan, kavramın tanırnma bağlıdır. En uç noktadaki iniş çıkışlarımda bile, ben hiçbir zaman bir Tanrı'nın varlığını inkar etme anlamında Ateist olmadım. Genel olarak (ve yaşlandıkça giderek daha fazla ama her zaman değil}, Agnostiğin, akıl dururnurnun daha doğru bir tanımı olacağını düşünüyorum (1883, s.107)."
Altın Bilek Yayınları - Duane T. Gish'le Bir Akşam
Ama gerçek olan şu ki, kötülükleri değiştirdiğimiz kadar arınmıyoruz onlardan, üstelik durum, bence daha da beter. Aptalca bir gurur, boşboğazlık, kırıcı bir arkadaş canlısı olmayan tutumlar, batıl inançlılık ve kullanımını yitirdikten sonra para ile saçma bir biçimde uğraşma yanında, yaşlılıkta kıskançlığın, haksızlığın ve kötü niyetli olmanın arttığını görüyorum. Yüzümüzden daha çok aklımıza karışıklıklar getiriyor. İnsan bir bütün olarak gelişimine ve yakımına doğru ilerliyor.
Sayfa 230Kitabı okudu
Böylesi güce sahip bir erkeğin öfkeli olması çok saçma. Yoksa öfke, diye sordum kendime, bir şekilde gücün yardımcı peri dostu mu? Örneğin zenginler genelde öfkelidir çünkü yoksulların, servetlerini ele geçirmek istediklerini sanırlar. Profesörler, daha doğru bir ifadeyle ataerkiller kısmen bu yüzden öfkeli olabilir; ama kısmen de yüzeyin biraz daha altında yatan bir sebepten öfkeliler. Belki “öfkeli” bile değillerdi; özel hayatlarındaki ilişkilerde gerçekten de çoğunlukla takdir dolu, sadık, ibretlik kişilerdi. Belki de profesör, kadınların yetersizliğiyle değil de kendi üstünlüğüyle meşguldü. Nevri dönmüş halde, üstüne basa basa koruduğu şey buydu çünkü bu onun en nadide, en kıymetli mücevheriydi. Hayat iki cins için de -kaldırımda itiş kakış ilerlemelerini seyrediyordum- zahmetli ve zor, daimi bir mücadele. Müthiş bir cesaret, müthiş bir güç gerektiriyor. Kendimizi yanılsamalara nasıl kolay kaptıran yaratıklar olduğumuz düşünülürse belki her şeyden de çok kendine güvenmeyi gerektiriyor. Kendimize güvenmezsek süt çocuğundan farkımız kalmaz. Peki bu ölçülemez ama bir o kadar da paha biçilemez niteliğe nasıl en hızlı sahip olabiliriz? Başkalarının bizden yetersiz olduğunu düşünerek.
Sayfa 40
Reklam
Tanrı'nın bana verdiği anlayış gücüyle, güzel olan her şeyin sevilebileceğini biliyorum; ama güzel olduğu için sevilenin, kendisini seveni, sevildiği için sevmek zorunda olmasını anlayamıyorum. Üstelik, güzeli seven çirkin de olabilir; çirkin olan da sevilmemeye lâyık olduğuna göre, ‘Güzel olduğun için seni seviyorum; çirkin olduğum halde senin de beni sevmen lâzım, demesi, çok saçma olur. Ama güzellikler eşit olsa bile, sırf bu yüzden isteklerin de eşit olması gerekmez, her güzellik âşık etmez; bazılarına bakmaktan hoşlanılır ama istek uyandırmazlar; her güzellik âşık etse, istek uyandırsa, kalpler karmakarışık olur, yolunu şaşırır, nerede duracaklarını bilemezlerdi; çünkü sayısız güzel insan olduğundan, istekler de sayısız olurdu. Oysa derler ki, gerçek aşk bölünmez, kendiliğinden olur, zorla olmaz.
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.