Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sydney Carton yaşlı adama " sözün gelişi bugün kalbinizin sesini dinleseydiniz ve bir ses size 'hiç kimsenin sevgisini kazanamadım.' deseydi. ' bugüne kadar boşuna yaşadım, hiç sevenim yok deseydi, o zaman geçen yetmiş sekiz yılın ağırlığı altında ezilirdiniz değil mi?" diye sordu "evet Sydney çok haklısın..." dedi bay Lorry. genç adam gözlerini aleve çevirerek dedi ki: "sormak istediğim bir şey var bay Lorry. çocukluğunuz size karanlıklar ardında kalmış gibi mi geliyor, yoksa annenizin saçlarınızı okşadığı günler size çok yakın mı?" - " yirmi yıl önce çocukluğumu hatırlamazdım ama şimdi aksine çok iyi hatırlıyorum, çünkü insanlar bir daire içindeler ve yaşadıkça başladıkları noktaya geri dönüyorlar. bu insanı sona yaklaştırmak için var olan bir his. Unutmuş olduğum yaşantılar tekrar canlanıyor gözümün önünde. Onları adeta yeniden yaşıyorum. annemi düşünüyorum o güzel kadını. oysa şimdi ben ondan daha yaşlıyım ve hayallerimin bahçesinde gezindiğim çocukluğumu şimdi dün gibi hatırlıyorum." Sydney sararmıştı " sizi çok iyi anlıyorum bay Lorry.
Sayfa 200
SPLEEN Sanki ben yağmurlu bir ülkenin kralıyım, Zengin ama güçsüzüm, gencim ve çok yaşlıyım, O kral ki sıkılmış, usanmıştı her şeyden, Av’dan, köpeklerinden, hayvanlardan, şahinden. Eğlendirmez olmuştu, dalkavuklar, lalalar, Gözde soytarısının söylediği şarkılar. Balkonunun önünde can çekişen halkı da Artık zevk vermiyordu bu vahşi, hasta ruha; Bir mezara dönüştü zambaklanmış döşeği, Her tür prense hayran sarayın dilberleri Açılıp saçıldılar bir işe yaramadı, Genç iskeletten tek gülücük çıkaramadı. Prensin içindeki kokuşmuş elemanı Altın yapmakta usta bilginlerin sultanı Bile yok edemedi. Romalılardan kalan, Güçlülerce yaşlılık çağında anımsanan O kan banyolarında yıkadı onu bilgin, Damarlarında cehennem ırmağı Léthé’nin Yeşil suyunun aktığı şaşkın kadavrayı, Soğuk kadavrayı hiçbir şey ısıtamadı. *Spleen:Sıkıntı
Reklam
Bunu sakın dileme, diyemez kimse. Masanın üzerine yığılmış dakikalara, saatlere, çok yaşlıyım bırakın beni'lere bakarsın...Oysa orada, bağcıklarımın arasında veda nedenlerini yok eden tek tılsım, tek düş sana beni ağlatıyor.
“Tuhaf şey yaşlanmak. Kendine sürekli, ben yaşlıyım, ben yaşlıyım, demen gerekiyor. Gerçi yürüyen merdivenden inerken kendini aynada görürsün ama doğrudan bir bakış değildir bu, temkinli bir gülümseme ile yanlamasına bir göz atıştır sadece. Çok da kötü görünmezsin, tozlu bir mum gibi. Elden ne gelir?”
Ya iyileşirsek? Bir daha nasıl döneceğiz oraya, sağlıklı insanların arasına? Ama er geç dönülüyor tabii. İnsan hep hasta yaşayamaz ki, ölür. Tanrı'nın huzurunda yaşamak gibi olur bu, mütemadiyen. Nasıl dayanabilirsin? Esra masal dinleyen çocuk oldu, annesi hiç durmasın, hep anlatsın istiyordu. Bu aşkın kiminle olduğunu sormaya cesaret edemiyordu, çok belirsiz şeyler duydu hakkında. Ya insan hakikaten tek başına yakalanırsa bu hastalığa? Ya imkansızsa bu aşk, daha baştan yokluğa mahkumsa? Yitik bir aşkın acısıyla bakacaksın artık dünyaya, uzaktan. Ve fark nedir biliyor musun? O zaman iyileşme de yok, nekahet denilen şey de. Başka her şey onun bir zavallı tekrarı... Sen nereden biliyorsun bu yaşta! Ben çok yaşlıyım anne. Yüz yaşındayım, bin yaşındayım. Daha çocukken yaşlıydım, hatırlamıyor musun?
Sayfa 242 - Can YayınlarıKitabı okudu
Çocukluğumda her şey büyük görünüyordu. Gençliğimde her şey önemli görünüyordu. Sonra çok şey büyüklüğünü ve önemini yitirdi. Sonra daha da yitirdi. Çocukluğumdan da, gençliğimden de çok çok az şey kaldı. Şimdi yaşlıyım sayılır. Çok şey gülünç görünüyor. Bakalım ileride daha neler olacak.
Sayfa 158
Reklam
Haklısın bu daha çok eğitim sorunudur. Bense artık eğitilemeyecek kadar yaşlıyım. Bana artık ya gerçek gerek, ya da inandırıcı olmayan bir hayal.
Sayfa 267 - Sis YayınlarıKitabı okudu
882 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.