“Benimle benden önceki diğer Peygamberlerin misali, şu adamın misâli gibidir: Adam mükemmel ve güzel bir ev yapmıştır, sadece köşelerinin birinde bir tuğla yeri boş kalmıştır. Halk, evi hayran hayran dolaşmaya başlar ve (o eksikliği görüp): “Bu eksik tuğla konulmayacak mı?” der. İşte ben bu tuğlayım ve ben Peygamberlerin sonuncusuyum.
Züleyha’nın Yûsuf’a Mektup Yazmaya Başlayıp da Hitaptan Öteye Geçememesi
Züleyha, kalbi acının anlamına dair sınırlarda dolaşmaya başlayınca Yûsuf’a bir mektup yazmaya karar verdi. İçindeki hallere tercüman olacak sözcükleri bulup da Yûsuf’a göstermek istedi. Dedi, her vasfın karşılığı bir sözcük var nasılsa. Ben de halimi arz edeyim
Çöl, evsiz ve duvarsız mekân; çöl, akıl ve hesap dışı zaman... Çöl, susuzluğun ve fırtınaların savruk karargâhı; çöl, yıldızlar altında hüzünlü gecelerin ahı... Çöl, kum zerrelerinden örülen yatak; ve çöl, birbirine karışan siyah ile ak... Her şeyi kuşatan erişilmez nimet; belki hususi nasiplere el veren ganimet... Hafakanların arasında gül yetiştiren gece, ne ki benim şarkılarımda yalnız iki hece. Gül ile çöl... Çöl ile gül... Çöl içinde bir gül, gül kokusunda bir çöl... Derinliği ve sonsuzluğu anlatan da nezaketsizliği Kaf Dağı'na atan da o... Gül... Boğulan, daralan ve sıkılan dünyanın ferahı; bekleyen, hisseden, yenilenen anın felahı... Çöl... Eski doğrulardan ve eskitilmiş yanlışlardan gül goncasını kurtaran; solmayan rengi ve yanılmayan hakikatiyle gülü saran... Biri, kumlara İlahi iradenin vurduğu mühür; diğeri Arş kaleminden dünyalık bedene nakşedilen ömür... Çölün bağrında ivazsız, garezsiz yetişen bir gül ve İlahi sırlarla sorgusuz sualsiz pişen bir gönül... Çölün kavurdukça kavuracağı ve Cemal-i Mutlak'a Habîb eyleyip duracağı... Fıtratında olumsuz ne varsa kumlarda savruldukça savrulacak olan, sonunda insanlığın sancılarına tabib olacak olan...
21.Yüzyıl Başları/Çöl
"Senin anlıycağın yaşarken çok acı çekti rahmetli.”
"Sonra n'oldu?”
"İkon oldu. Dergiye kapak oldu, tişört oldu, telefon kabı oldu. Kendine dikkat et Bıdık, farklısın valla hiç acımazlar ikon ederler
seni de yakaladıkları yerde.
Daha n'olduğunu anlayamadan telefon kabı olarak bulursun kendini ona
–Gezegenimdeki gülüm. Sence koyun o gülü yemiş midir?
–Koyun hiç gül yer mi Bıdık? Asma yüzünü. Geri döndüğünde gülün seni bekliyor olucak merak etme. Çünkü gelcem demişsin. Demesen beklemez solardı belki ama bıraktığın gibi seni bekliyodur şimdi. Hadi yolun açık olsun Bıdık Prens.
–İsmail Abi!
–Hooop!
–Beklemekten vazgeçme sakın. O gemi bir gün gelecek.
Ağzına geleni hemen söyleme,
Insanın çektiği dil belâsıdır.
Gülistana fazla meyil eyleme,
Bülbülün çektiği gül belâsıdır.
Hüzün tarlasına ümit ekilir,
Sıcak bir selama hasret çekilir;
Karlı dağlar karşına dikilir,