«Ne hayatı varmış kentlerde? Varsa bile size var! Ne geçiyor eline bizden oraya gidenlerin? Ne olabiliyorlar? Kapıcı, çöpçü, hızmatçı, dutma ... İstanbul-Ankara'daki avratların sidikli donlarını paklayıp, apartman yapılarını, garacları, caddaları bekliyorlar. Sırtlarıyla taş çekip han apartman yapıyorlar. Em- me içine girip oturamıyorlar. Bekledikleri dükkenlerin hiçbiri kendilerinin değil. Pakladıkları sidikli donlar, bulaşıklar hep başkalarının! Biz dünyaya çöpçü, hızmatçı olmaya mı geldik Emin bey? Burda acımdan ölürüm, gene gitmem o donuz kentlere ki çöpçü, hızmatçı olayım!
Sayfa 267 - Remzi kitapeviKitabı okudu
.. Ama çöpçü yaptığı işte dürüst Müezzin ise aldanmış ikiyüzlülüğe Azizim! Demek ki hiç kuşku yok Çöpçü müezzinden üstündür.
Reklam
Sabahın ikisi. Sıçanlar çöp tenekelerinde ölü günün artıklarını kemiriyorlar: şehir hayaletlere, katillere, uyurgezerlere ait. Neredesin, hangi yatakta, hangi rüyada? Sana rastlasam beni görmeden geçerdin, çünkü rüyalarımız tarafından görülmeyiz. Aç değilim: bu akşam hayatımı bir türlü hazmedemiyorum. Yorgunum: hatırandan yakayı sıyırmak için bütün gece yürüdüm. Uykum yok: ölüm için bile iştahım yok. Bir sıraya oturmuş, sabahın yaklaşmasıyla kendime rağmen sersemlemiş, seni unutmaya çalıştığımı kendime hatırlatmaktan vazgeçiyorum. Gözlerimi yumuyorum... Hırsızlar yalnız yüzüklerimize, aşıklar tenimize, vaizler ruhumuza, katiller canımıza göz dikerler. Benimkini alabilirler: ondaki hiçbir şeyi değiştiremeyeceklerine bahse girerim. Tepemde yaprakların kımıldanışını hissetmek için başımı arkaya atıyorum... Bir korudayım, bir tarlada... Zaman'ın çöpçü, Tanrı'nın da belki paçavracı kılığına girdiği saat bu. Cimrinin teki, dikkafalının teki olan o, meyhane kapılarındaki istiridye kabuğu yığınları içinde bir inci tanesinin kaybolmasına razı olmayan o. Göklerdeki babamız... Kahverengi pardösülü yaşlı bir adamın gelip yanıma oturduğunu görecek miyim hiç; benimle buluşmak için Tanrı bilir hangi nehirden geçmiş olduğundan ayakları çamurlu bir adamın? Sıranın üstüne yığılıp kalırdı, kapalı avucunda her şeyi değiştirmeye yetecek çok değerli bir hediye tutarak. Parmaklarını yavaş yavaş, tek tek, büyük bir dikkatle açardı, çünkü uçup gidebilir... Ne olurdu elinde? Bir kuş, bir tohum, bir bıçak, yüreğin konserve kutusunu açacak bir anahtar mı?
Martin luther King'in güzel ifadesiyle: "Eğer sizden sokakları süpürmeniz istenirse, Michelangelo'nun resim, Beethoven'ın beste veya Shakespeare'in şiir yazdığı gibi süpürün. O kadar güzel süpürün ki, herkes durup, 'Burada işini çok iyi yapan bir çöpçü yaşıyor ' desinler."
Sayfa 141
"herkes bir parçamı alıyor hatıra diye. çöpçü çöpümü, dünya vaktimi, ve ölüm beni..."
Duvarın önünde durup ağlayarak sallanıyorlar. Duvar aralarına dileklerini ihtiva eden kağıtlar sıkıştırıyorlar. Biraz sonra bir çöpçü gelip duvar aralarını temizliyor ve tüm dileklerini çöpe atıyor...
Reklam
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.