Niçin mutlu değiliz?
Sahi niçin mutlu değiliz? Keyfi mi? Yoksa gerçekten mi mutlu değiliz ve eğer mutlu değilsek sebebi ne olabilir ki? İçsel mi? Varoluşsal mı? Şımarıklık mı ya da zorunluluk mu!?
-Peki soruyorum o zaman? Mutlu olmak zorunda mıyız?"
-Cevap veriyorum; değilmişiz.
Yanlış anlamayın: Sadece hayatta kalmak ve ödevlerin
Yaşamdan beklentilerimiz neler? Ne uğruna yaşıyoruz tüm ömrümüzü? Kitabın adında da geçen İvan, istediği statüden fazlasına erişmiş ama çevresinden sadece mesleği gereği saygı görmüş, sevgiyi ise eşinden bile görememiştir. Yakalandığı hastalık sonucu ölüm döşeğine düştüğünde hayatı, varlığı, ölümü sorgulamaya başlar. Yazar da bize, bu yaşanan olaylarla hayatımızı sorgulama olanağı sağlıyor.
Geçmişe dönüp baktığımızda, en son yaşadığımız ve aklımıza ilk gelen gerçek mutluluğumuz sadece çocukluğunuzda yaşadığımız mutluluklar mı yoksa bütün hayatımıza yaydığımızı söyleyebilir miyiz? Ölümü düşünüyor muyuz? Ya da ne kadar düşüyoruz? İşte bu kitap bu soruları hatırlatıyor. Sorgulatıyor.
Elimizdekilerle yetinmek kıymetli... Evet hedefler koyup hedeflere ulaşmaya çalışmak güzel ama elimizdekilerle yetinmeyip hayatın bize sunduklarından daha fazlasını, bir açgözlülükle istemek bize olumsuz yansıyabilir. Ve bu türden istekleri elde etmek adına hayatımızın daha önemli kısımlarından ödünler verebiliriz. Çünkü bir hırsla yaşarken sadece belirli şeylere odaklanmışken gözümüz, gönlümüzün isteklerini görmeyebilir. Bu durumun farkına vardığımızda ise artık çok geç olabilir. Çünkü bir bütünün iki parçası olan ‘yaşam’ ve ‘ölüm’ hep yan yana...
Tolstoy’un yalın bir üslup kullandığı ve bize öz eleştiri yapma fırsatı verdiği bu yapıttan eminim herkes çok güzel anlamlar ve dersler çıkaracaktır. Yaşamın kıymetini ölüm gelmeden bilebilmek ümidiyle...
İvan İlyiç'in ÖlümüLev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202245,6bin okunma
"Bu evrende bazı sorunların çözümü yok," dedi Paul. "Hiçbir şey yapılamaz. Hiçbir şey."
*
Dune bir maden gibi, kazdıkça sizi hayrete ve dehşete düşürüyor, keşif hiç bitmiyor, sürükleniyorsunuz, duramıyorsunuz.
Kitap biterken Neil Young - Ambulance Blues çalıyordu, gözlerimi kapattım ve ben ne okudum dedim, bu hüzün niyeydi, ne
Selamünaleyküm gönül dostları…
Kitabı okumaya başladığım andan itibaren nasıl bir inceleme yazacağım konusunda düşünmekteydim. Öyle ‘Güzeldi, tavsiye ederim’ gibi basit cümleler olmamalıydı. Çünkü bu kitaba ve bu büyük zata saygısızlık olacaktı. Şimdiden sürç-i lisan ettiysek af ola…
“Seni, aşk sırrı gibi gizlemekteyim.”
İşte bu cümle… Daha ilk
Azil, delilik ve dahilik arasındaki o ince çizgide bir cambaz olmuş Asil’i anlatan, tek bir sıfata sığdırılmayı hak etmese de, uç nokta bir kitap.
Asil, başarısız bir cambaz olmuş ve zihin kemiklerini kırmıştır. Dahilik ve delilik arasındaki o ince çizgi, farktır. Dahiliğin sınırıdır o çizgi, ancak Asil’in bir sınırı yoktur. Kitapta uç nokta,
Birisi benden bir cümle ile kitabı neden okuması gerektiğini anlatmamı istese ona, bu kitap mutlu olmak için kurallardan oluşan bir yol haritası çiziyor derim. Altını çizdiğim pek çok cümle oldu ve kendimce bu yolu açıklamaya çalışacağım.
***
Peki, mutlu olmak mı istiyorsunuz? Mutlu olmayı aramayın. Kendi hayatımız üzerinde bile tam bir
Tamam o zaman, zengin olmaya gerçekten kendinizi adamış iseniz ve spesifik, elle tutulur bir hedef belirlediğinizi varsayalım. Başka nelere ihtiyacımız var? Diğer herhangi bir hedef gibi üzerinde durmamız gereken başka noktalar da mevcut. Eğer bu noktaların üzerinde durup, bu tutumunuzda kararlı olur, her gün bu noktalara yönelik eylemler
❝İncinin özü, insanların özleriyle karışınca ortaya acayip, karanlık bir tortu çıkıyor, sonra çökeliyordu.❞
Açlığın, acının ve fakirliğin öyküsü bu. Her ne kadar kısacık bir öykü gibi gözükse de, bir ömre bedel bir öykü. Hayatı özetleyen bir öykü.
❝Anlamak güç. Ta beşikten mezara dolandırıldığımızı biliyoruz. Yine de yaşamayı