Zencilerin, Vietnamlıların önderliğinde dünya kölelikten kurtulmaya doğru gidiyor. Dünya zincirlerini kırıyor. Darısı öteki bağımsız insanların başına… Darısı bizim başımıza.
Mezarlık Koleksiyoncusu; keşkelerin, yarım kalmışlıkların, umutların, vazgeçişlerin hikâyesi...
Küçüklüğünden beri mutsuz, ihanet dolu, güvensiz ve terkedilmişcesine bir hayat yaşayan birinin kısacık hikayesi bu.
Ailesine, hayata ve sevgiye kırgın olan bir karakter. Bu kişi çok şeyle yüzleşti, zorlu yollardan geçti, acılarla dolu yüklerini sırtında hamal gibi taşıdı ve en sonunda yüklerinden kurtulmayı seçti ve içindeki mezarlıklardan vazgeçti. Tam da olması gerektiği gibi karanlığın ötesinde bir ışık buldu kendisine...
Darısı bizim başımıza, yüklerimizden kurtulmaya...
Bu kısacık hikaye kendisini, benliğini bulmak isteyen herkese çok şey vadetti bence.
Esra Uzun'un kalemine ve yüreğine sağlık. Kitap bir solukta bitti.
Yazarın bütün kitaplarını çok severek okudum. Okuru sıkmayan ve kitap hiç bitmesin dedirten bir tarzı var.
Bütün kitaplarını okumanızı tavsiye ediyorum. Şimdiden okurlara keyifli okumalar dilerim.
Mart 2011. Suriye'nin Dera kentinde iki kadın doktor, telefonda yıkılan Arap diktatörlerinden bahsedip "darısı bizim başımıza" diyorlar. Telefon görüşmelerini dinleyen Suriye muhaberat elemanları, bu iki kadın doktorun saçlarını sıfıra vuruyor ceza olarak. Bunun üzerinde bu doktorların akrabası olan 14-15 yaşındaki çocuklar duvarlara, Arap Baharı'nın o meşhur sloganını yazıyorlar: "Halk, düzenin yıkılmasını istiyor!"
Bu kez, o yazıları yazan çocukları içeri alıp ağır işkencelerden geçiriyorlar. Dera'daki aşiret liderleri çocuklarının salıverilmesi için sokağa çıkıyor. Bunu, başka şehirlerdeki protestolar izliyor. Bu sürecin sonunda, 20 Nisan günü Suriye rejiminin askerleri sokaktaki göstericilerin üzerine "öldürmek kastıyla" ateş açıp pek çok insanı katledince, adına "Suriye direnişi" dediğim süreç başlıyor.