Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
117 syf.
4/10 puan verdi
·
28 saatte okudu
Kitabın konusu 1900’lü yıllarda Fransa’da Corydon adında bir adamın eşcinsellikle suçlandığı bir dava sonrası onu yıllarca görmeyen arkadaşının ziyaretiyle yaptıkları dört görüşmenin karşılıklı diyaloglarından ibaret. Kitaba kesinlikle roman dememek gerek. Tam tanımı roman kılıfında bir tez çalışması olabilir. Kısa bir hikayemsi giriş yapıldıktan sonra diyaloglar üzerinden üreme, eş seçimi, cinsellik, eşcinsellik, ahlak konuları edebiyat, tarih, sanat ekseninde anlatılıp çeşitli kuramlara dayandırılıyor. Dili aşırı ağır ve insanı yoran bir çalışmaydı. Roman değil de bilimsel bir tez çalışması denseydi büyük ihtimal okumazdım. Bir kere de başladık bitsin bari diye okudum ama beni hiç mi hiç sarmadı hatta baya sıktı. Biraz ağır olacak belki ama artık bu kitabı görmek dahi istemiyorum :)
Sapık Sevgi
Sapık SevgiAndré Gide · Varlık Yayınları · 199581 okunma
Victor Hugo
MUHAMMED PEYGAMBER İDİ O Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu Metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu Yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu Her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu Oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında Durup su içen develeri izliyordu arada sırada Böylece, deve güttüğü zamanları hatırlıyordu. Sanki Cenneti görmüş, İlahi
Reklam
Bakın, Anadolu'nun bir köyüne veya kasabasına gidin. İnsanların yerde gördükleri iki şeyi alıp öperek yukarı koyduklarını göreceksiniz; Kur' an ve ekmek... Kur'an ve ekmek... Allah ve emek... Özgürlük ve onur ...Yeryüzünde bundan daha yüce, bundan daha büyük bir dava var mıdır? "Ekmek" emeğin sembolüdür. Emek" Kur'an' da yegane insani değerdir; "İnsan için emeğinden başkası yoktur. "(Necm; 39) der. Kur'an. Emeğin hakkı Allah'ın hakkıdır. Yoksula vermek Allah'a vermektir...
Sayfa 46 - Doğu KitabeviKitabı okudu
Karakışı buz gibi soğuk sokaklarda geçirmek zorunda olanların derdini, sıcak odalarda dijital dokunuşlar vasıtasıyla paylaşmaya çalışıyoruz. Üzerine bombalar yağdırılan çaresiz çocukların kişi başına düşen utancını azıcık hafifletebilmek adına içimizde öfke biriktiriyor, zalimleri sözlerimizle yaralamaya çalışıyoruz. Çevreye karşı duyarlılığımızı
Yirmi dört yıl önce mahkemede Marksist olduğumu haykırdım. Bu, ümitsizlikten doğan bir isyandı. Bir nevi meydan okuyuş. O yalnızlık içinde bir şey olmak ihtiyacı. Yılları çeşitli “humiliation”lar içinde geçen, kucağında yaşadığı cemiyette hep yabancı muamelesi gören, bazen Türk, bazen şehirli, bazen insan olduğu için envai hakarete uğrayan
Çok tanıdik değil mi?
İngiltere’de her yıl azımsanmayacak sayıda insan, faytonların, omnibüslerin, trenlerin altında kalarak can veriyor; her gün kocaman, siyah cenaze arabaları, mezarlıklara, İngiliz, Hollanda, Belçika çiçeklerinden örülmüş çelenkler ve her tarafı kapatılmış cenazeler taşıyor. Yaşayanlar bu düzenli “tasfiye”ye karşı tamamen ilgisizlerdi. ‘Times’ küçük
Sayfa 182Kitabı okudu
Reklam
224 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
TUTUKLANDINIZ
YouTube kitap kanalımda Kafka'nın hayatı, bütün kitapları ve kronolojik okuma sırası hakkında bilgi edinebilirsiniz: ytbe.one/VC6JxCLzwNI 18 Şubat 2017 tarihli incelemem : Paranoyaklık üst seviyede! Geliyor birileri sabah hiçbir şey yokken kapınızı çalıyor. Aa yoksa siz ayakkabı aldınız da kargonuzun geldiğini falan mı sandınız? Yok
Dava
DavaFranz Kafka · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202153,2bin okunma
Ana soru şu; Bu ülkenin siyasetçilerinin tamamı, siyasi partilerinin tamamı,aydınlarının tamamı, sanatçılarının tamamı, bakanları, başbakanları, cumhurbaşkanları karşı karşıya olduğumuz sorunun etnik bölücülüğe dayalı siyasi bir proje olduğunu, biliyor ve kabul ediyormu? Şiddetin, bir insanı öldürmenin, öğretmen öldürmenin, imam, korucu, gazeteci, asker öldürmenin bozulmuş bir psikolojinin sonucu olmadığını, aksine bilinçli olarak seçilmiş hedefler olarak bu saldırıların akıllıca yapıldığını biliyorlarmı? Biliyorlarsa, neden bu sorun etnik bölücü terör örgütü diye isimlendirilmiyor da Güneydoğu sorunu Kürt Sorunu veya Geri Kalmışlık sorunu olarak adlandırılıyor? Eğer terörle mücadele topyekün devlet organlarının, siyasi iktidarın,siyasi partilerin, entellektüellerin, sanatçıların ve de güvenlik güçlerinin mücadelesi ile ortadan kaldırılıcaksa, daha hastalığın teşhisinde neden bir araya gelemiyoruz? Kendi Kendimize şu soruyu soralım; Bölücü terör yaşamsal, yani varlığımıza ülke ve millet bütünlüğünü parçalamaya yönelik bir tehdit mi, değil mi? Eğer yaşamsal bir tehdit diyorsanız, alacağınız tedbirler farklıdır. Burada kişi düşünceleri arasında farklılıklar olabilir, ancak siyasi iktidarlar, Cumhurbaşkanı, güvenlik kuvvetleri ve yargı başta olmak üzere diğer devlet kurumları arasında ciddi değerlendirme farklılıkları varsa, mücadelede başarılı olunabilir mi? Diğer bir ifade ile bu sorun milli bir dava haline getirilip, millete mal edildi mi?
Sayfa 62 - Pozitif YayınlarıKitabı okuyor
Bu ülkede, gerçek anlamda yozlaşmış kültürel birikimsizliğini zavallı bir üslupla satmaya çalışan,adeta mutasyona uğramış söylemleriyle, söylediği şeyi ancak kendisi anlayabilecek çapsızlıkta,edepten uzak, potansiyelsiz,sokak ağzı ile dava adamı olma çabasıyla varlık gösterme gayreti içinde olan ve varlığı egodan ibaret olan yeni jenerasyonun insansılarıyla cehalet üzerine savaşmak elzemdir! Yığınlarla gelen cehaletin istilası altında gibi ülke.Bu, aynı zamanda ürkütücü olan, zavallı çabaların acınası hallerine şahit olmak insanı acıtıyor haliyle..
77 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 saatte okudu
Satranç'a 2. aranıyor!
YouTube kitap kanalımda Satranç kitabını Kubrick, Bergman ve Harari gibi yazar ve yönetmenlerle birlikte yorumladım : ytbe.one/CDOgYowjZHg Bir kitap düşünün, içinde Kafka'nın Dava'sına ait izlerden Trevanian'ın Şibumi'sine kadar izler var. Hatta Zweig'ın kendi kitabı olan Olağanüstü Bir Gece'ye benzediğini
Satranç
SatrançStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020236,8bin okunma
Reklam
450 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Son zamanlarda bir anda herkesin diline düştü bu kitap. Çok olumlu yorumlar okuyunca, birkaç arkadaşla fidan yapıp okumaya karar verdik... Yazar gerçek olaydan yola çıkarak oluşturmuş hikayesini.Tabii ki gerçek olduğunu bilerek okumak insanı daha çok etkiliyor. İki yaşındaki kızlarına lösemi teşhisi konmuş bir aile. Hayatları birden tepetaklak olan ve kızlarının iyileşmesi için çareler arıyan anne baba. Doktor evlatlarının kurtulması için başka bir çocuk dünyaya getirmelerini söylüyor. Kardeşi onun hayatını kurtarabilir... İşte Anna ile Kate'in hikayesi de bundan sonra başlıyor. Birinin yaşamı diğerine bağlı. Anna kardeşinin hayatını kurtarmak için dünyaya getirilen ısmarlama bir bebek. Doğduğundan itibaren sürekli hastanede. Sayısız ameliyat, nakil ve operasyon geçiriyor. Hepsi ablası Kate için... On üç yaşına gelen Anna, artık bu duruma dur demek için bir avukatla anlaşıp anne ve babasını mahkemeye verir. Ablasını kuşkusuz seviyordur fakat bedeni hakkında da artık söz sahibi olmak ister... Ebeveynlerin yerine kendimi koyarak okudum ve o kadar etkilendim ki. Bir evladınız gözünüzün önünde eriyip gidiyor, kurtulması için çırpınıyorsunuz fakat diğer evladınız da sizi dava ediyor.Öte yandan düşününce Anna da haklı... Campbell, Jesse, Anna, Kate, Brian,Julia,Sara... Her birinin ağzından okuyoruz hikayeyi. Kime neye üzüleceğini şaşırıyor ve sık sık "ben olsam ne yapardım " sorusuyla baş başa kalıyor insan... Kitap beyaz perdeye de aktarılmış. Ilk fırsatta izleyeceğim...
Kız Kardeşim İçin
Kız Kardeşim İçinJodi Picoult · April Yayıncılık · 20191,449 okunma
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.