Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İnsanlar genellikle dertlerinden kurtulmak için geleceğe kaçar;zamanın yoluna düşsel bir çizgi çeker,bu çizginin ötesinde o anki dert ve sıkıntılarının sona ereceğini sanırlar.
"Ey karanlıklar bulutu! Felaket rüzgarının sürüklediği, üzerime yığdığı korkunç, ezici, dayanılmaz bulut! Bağrımı yakıyor yaralarımın acısı, felaketlerimin hatırası."
Reklam
Ben küfür ile imandan, ikrar ile inkârdan, tasdik ile şüpheden meydana gelmiş bir şey olmuştum. Kalbimle inkâr ettiğimi aklımla tasdik eder, aklımla reddettiğimi kalbimle kabul ederdim. Kısacası şüphe denilen ejderha vücudumu sarmıştı. Bir fikri ne kadar sağlam esaslarla kursam, şüphe ejderhası onu bir sarsışta yıkıyordu. Bir kere tam bir reddedişle, hiç olmazsa, rahat bir noktada bulunabilir miydim? Ne gezer! İnkâr başka şey, şüphe yine başka! Şüphe ejderhası her doğru fikrin düşmanıydı. İster ikrar olsun, ister inkâr, herhangi bir mesele kabul etmiyordu. Şimdi hayatın gerçeklerini fikrin var olduğunun bir yansıması kabul edersek müthiş bir acıyla dayanılmaz bir cehennem içinde kaldığım anlaşılır. Herkes için olağan olan şeyler, benim için başka bir hal alıyordu. Bu durum nedeni ile aşkta da, geçimde de şanssızdım. Galiba insanlardan kaçan biri olmuştum.
Sayfa 10 - AnonimKitabı okuyor
Şu sonuca vardı Tomas: Bir kadınla sevişmek ve bir kadınla uyumak iki ayrı tutkudur, sadece farklı değil aynı zamanda da zıt tutkular. Aşk çiftleşme arzusunda (sonsuz sayıda kadına kadar uzanabilecek bir tutku) duyurmaz kendini, uykuyu paylaşma arzusunda duyurur (tek bir kadınla sınırlı olan bir arzu).
Rus devletinin bundan önceki bütün suçları son de­rece temkinli bir gölgenin koruyuculuğu altında işlen­mişti. Bir milyon Litvanyalının yurtlarından sürülmeleri, yüz binlerce Polonyalının katledilmesi, Kırım Tatarları­nın ortadan kaldırılmaları belleklerimizde hala; ama or­tada fotoğraflı belge yok; bu yüzden er ya da geç bunlar da yalan, uydurma sırasına girecek. Oysa, dünyanın dört bir yanındaki arşivlerde hem fotoğrafl arı hem de filmleri saklı duran 1968 Çekoslovakya İşgali böyle değil.
Sayfa 77 - CanKitabı okuyor
Aramızdaki aşk hikâyesi çarpıcı olaylardan değil, en ince sezgilerle dolu iç yaşantılardan oluşuyor. Şiir de öyle olmalı. Ama dayanılmaz bir acı bu.
Reklam
Ama güçlüler güçsüzleri incitemeyecek kadar güçsüz olunca, güçsüzler çekip gidecek kadar güçlü olmak zorundaydılar.
Ortalıkta duran çocukluğundan kalma bir müzik kutusu, yere düşmüş ve kesintisiz bir melodi çıkarıyordu. Bir zamanlar huzur ve sakinlik veren bu melodi, artık dayanılmaz bir acının, kaybın melodisi olmuştu.
Sayfa 10 - Alaska YayınlarıKitabı okuyor
“bazen ona ’seni seviyorum’ demek için dayanılmaz bir istek duyar, ama yalnızca çakmağımla sigarasını yakabilirdim.”
“bazen ona ’seni seviyorum’ demek için dayanılmaz bir istek duyar, ama yalnızca çakmağımla sigarasını yakabilirdim.”
Reklam
Siz dayanılmaz bir "Günaydın"sınız Sabah sabah insanı ayağına getiren Hiç yoktan dünyayı kendini sevdiren Siz çocuk ağızlı bir "Günaydın"sınız
Birisi bütün düşüncelerinin sahibi Hatırası kara elleri beyaz Unutmak istersin unutursun Gel gör ki yalnızlığa dayanılmaz
Tıka basa doldurarak yaşamanın en büyük sakıncası, sahip çıkmadan, ne olduğunu bilmeden, sadece bir araç olarak görerek hayatımıza aldığımız her parçacığın, bizi kendimizden bir adım daha uzaklaştıracak olmasıdır. Hayatımızı tıka basa doldurdukça kendimize yabancılaşırız. Gerçek anlamıyla hayatımızın parçası olmayan, kendimizi tutmak veya yapmak zorunda hissettiğimiz bir sürü eşya, seyahat ve aktiviteyle çevrelediğimizde kendimizle ilişkimiz derinliğini kaybeder.
Hayat, kendisini yadsıyan kuvvetler olmasa dayanılmaz olurdu.
"Mutlu edemediğimiz mutlu insanlar görüyoruz,dayanılmaz olan bu."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.