İlahi lordlar ama hepsi küçük birer çocuklar.
“Biraz olsun saygın yok muydu?” diye yeniden ona yüklendi Sina. “Burada, on yıllardır koruduğum şeye hiç saygın yok muydu? Annemin babamın mirasına saygın yok muydu?” Sözleri Daren'in kaşlarını çatmasına neden oldu. “Sizinle benim aramdaki fark şu,” dedi ürkütücü bir sakinlikle “Sizin kötülükle ilgili hiçbir şey bilmemeniz. Eğer içinizi
Sayfa 140 - Dex yayınları, Daren, Arın ve Sina.Kitabı okudu
Sen neymişsin be abla! (nükteli şiir)
Nasıl da kapılmışsın, irticâ sellerine, Dîni alet etmişsin, türlü emellerine, Hele bir gün dediler, fırsat geçsin eline; Devleti yıkarmışsın, başındaki eşarpla, Doğrusu ya şaşırdım.. Sen neymişsin be abla! Râzı edip çıkmışsın, köyden ana babanı, Bırakmışsın tarlada, öküzlerle sabanı, Şaşırmışlar görünce, tıbbiyede çabanı, Doktor bile olmuşsun,
Reklam
. Topraklarımıza bitişik bir eyalette Arslan Bey adında kuvvetiyle ünlü bir sancak beyi vardı. Hiç kimse yayı onun kadar güçlü geremez, kılıcını onun kadar derine sokamaz ve düşmana onun kadar büyük korku salamazdı. Ancak komşu bir eyaletin sancak beyi olan Veli Bey ona rakip oldu. O da aynı şöhrete sahip olmayı arzuluyordu. Muhtemelen başka sebeplerle de artan bu rekabet şiddetli bir nefrete, entrikalara ve kan dökülmesine yol açtı. Bu yahut bilmediğim diğer sebeplerden dolayı Veli Bey İstanbul’a çağrıldı. Her neyse, şehre geldi ve Dîvan’da paşalar tarafından kendisine birçok sualler soruldu. ... Anlattıkları paşaları tiksindirmişti. Ona hiddetle bağırarak “Silah arkadaşınızı düelloya davet etmek cüretini mi gösterdiniz? Dövüşecek Hıristiyanlar mı yoktu?” dediler. “İkiniz de sultanın ekmeğini yiyorsunuz ve buna rağmen birbirinizi öldürmeye hazırsınız. Ne hakkınız var buna? Böyle davranışın emsali görülmüş müdür? Hanginiz ölürse ölsün, bunun sultan için kayıp olacağını bilmiyor musunuz?” sözleriyle azarlayıp Veli Bey’in hapse atılmasını emrettiler. Orada aylarca kaldı ve itibarını kaybetmiş biri olarak daha geçenlerde salındı. Halbuki bizde, gözünü ülkesinin düşmanlarına henüz çevirmemiş pek çok kimse kendi halkından birine veya silah arkadaşına kılıcını çektiği için ün kazanmıştır. Ahlak bozukluğunun faziletin yerini aldığı, cezayı hak eden davranışların şerefli ve itibarlı sayıldığı bir ahlak anlayışıyla ne yapabilirsiniz ki? .
Sayfa 135Kitabı okudu
Bibliyoman Üzerine
+Ben bir bibliyoman idim Murat Bey. -Bibliyoman?!... +Evet, Türkçesi kitap hastası, kitapsever. Murat’ın yüzündeki endişe yerini rahat bir ifadeye terk eder. -Ne var bunda. Keşke yurdumuzun insanları, herkes, sizin gibi kitapsever olsa. +Yoo… O kadar kolay değil. Basit değil… Bakın ben size anlatayım. Bu bir hastalık. Üstelik alanındaki benzerlerine nazaran en hafifi. -Başka türleri de mi var? +Ohoo. Çok var, çok… Şimdi size kısaca tarif edeyim. Kitapçalarlar vardır. Bunlar normal yollardan kitap sahibi olmak istemez. İlla ki çalacak, ancak o zaman tatmin olur. -Yok ya!.. +Evet öyle… Kitap delileri vardır meselâ. Bunlarda kitap toplama arzusu durdurak bilmez. Kitabı okumak için almazlar, seyretmek, üzerinde yatıp uyumak, okşamak için edinirler. Bazıları da kitap-gizlerdir. Kitabı kilit altında tutar, kimseye göstermez, kıskanırlar. Kitap düşmanları vardır; kitaptan tiksinir, nefret eder, elini bile süremez. Sonra kitap yakanlar, kitap yırtanlar, kitapperestler…
Sayfa 91 - Dergah YayınlarıKitabı okudu
"Deliler de ölür ama, hiç ölüler delirir mi?"
Ne gördün bütün kapıların birer birer kapandığı bu dünyada? Hangi kusurunu düzeltmene fırsat verdiler? Son durağa gelmeden yolculuğun bitmek üzere olduğunu haber verdiler mi sana? Birdenbire, "Buraya kadar!" dediler.
Sayfa 321Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 661 ile 670 arasındakiler gösteriliyor.