Daha önce Türkistan'a gönderip, oralarda bir hareket başlatıp başlatamayacaklarını incelemesini istediği Hacı Sami'den cevap gelmiştir. Hacı Sami, Türkistan'ın parçalanmışlığından ve yıpranmışlığından söz ederek, buralarda böyle bir mücadelenin imkansız olduğunu bildirmektedir. Enver Paşa kendine yakışan şu cevabı verir:
"Uzun zamanlardan beri Türkistan Türklüğü ile Osmanlı Türklüğü arasındaki irtibat kopmuştur. Ben, Osmanlı Ordularının Başkomutanı ve İslam Halifesinin Damadı olarak oraya gelir ve Türkistan'ın bağımsızlığı uğruna ölürsem, bu köprüyü kurmuş oluruz."
Daha sonra da Zeki Velidi Togan'a şunları söyleyecektir: "Muvaffak olamazsak, hiç olmazss cesedimi burads bırakmakla Türklüğün istikbaline hizmet etmiş olurum."
En yakın dostlarından Lübnanlı Şekip Aslan da, Enver Paşa'nın Batum'dan Türkistan'a doğru yola çıkarken, "Nefsinde ölümünü kararlaştırmış" olduğunu söyler. Batum'dan Trabzon eski valisi Cemal Azmi Bey'e yazdığı mektubunda, Berlin'deki çocuklarıyla ilgilenmesini ister.
Evet, Enver Paşa'nın kararı ve demir olsa eriteceği kesindi; o, Trablusgarp'tan, Sarıkamış'tan tanıdığımız Enver Paşa idi.