Daha iyi yarışına kapılmış bir toplumda, değişmeye konacak sınırlar bir tehdit olarak görülür. Bedeli ne olursa olsun daha iyiye adanmışlık, hangi bedel ödenirse ödensin iyiyi imkânsız kılar. Kullanılan malları yenileyememek, mümkün olana ilişkin beklentiyi engeller, bu malların yenilenmesiyse erişilmesi imkânsız ilerleme beklentilerini güçlendirir. Sahip oldukları şeyler de, elde etmek üzere oldukları da insanları eşit ölçüde huzursuz kılar. Hızlanarak artan değişme, hem alışkanlık yaratıcı hem de dayanılmaz olmuştur. Bu noktada istikrar, değişme ve gelenek arasındaki denge altüst olur; toplum hem ortak anılarıyla bağını hem de yenilik için dayanaklarını yitirmiştir. Emsallere dayanan yargı, değersiz kalmıştır.